Aleyna Çakır’ın ölümü ile yeniden gündeme gelen Ankara Pavyonları dosyası

featured

Pavyonda bir gün nasıl geçiyor? Çalışma koşulları neler? Dışarıdan gözüken ‘ışıltılı’ hayatların gerçek yüzü aslında ne?

1. Pavyonlar, erkeklerin (özellikle mutsuz erkeklerin) rehabilitasyon alanıdır. Küçük bir servet karşılığında dünya dertlerini unutmak isteyenler sayesinde döner bu ticarethaneler. Kimisi de sadece eğlence olsun diye gider. Yani birazdan “Yoo biz dertten değil neşeden gidiyoruz” diyecek olanlar için de yapmış olalım bu açıklamayı. Sonuçta bir sürü para ödemiyor musunuz beyler? Ödüyorsunuz!

2. Pavyonda çalışan emekçi konsomatris kadınlar kimisine göre adeta bir psikolog, kimisine göre de bir filozof gibidir. Onların gördüğü kadar insan çeşidini herhalde hiçbirimiz iş hayatında görmüyoruz. Haliyle bazı şeyleri hepimizden daha iyi analiz edebiliyorlar. Bu arada pavyonda çalışan yüksek tahsilli kadın oranının oldukça fazla olduğunu biliyor muydunuz? Adamı bilgileriyle döverler, neye uğradığınızı şaşırırsınız beyler haberiniz olsun.

3. Özellikle Ankara pavyonlarında kaşık havası oynamak önemli bir gelenektir. Bunun için hazırda ekip ve ekipman bulunur. Sırf oynamak için pavyona giden insanlar var. Çünkü galiba orası da bir nevi dans stüdyosu gibi. Yani herkes salsa, tango için kursa gidecek değil. Kimisi de kaşık oyunu alanında kendini geliştirmek isteyebilir. Olamaz mı? Olabilir…

4. Pavyonda kazıklanmak bir gelenektir. Ne istediğini bilmeyen pavyon müşterisi, dükkanın (!) velinimetidir, göz bebeğidir. Garsonlar müşteri tipini 2 km öteden tanıdığı için eylem planına geçmek onların saniyesini alır. Masaya gelen kuru yemişten, garsonun kül tablasını boşaltmasına kadar olan tüm hizmetin bir bedeli vardır.

5. Sahnede dans eden kadınlara eşlik etmek ekstraya girer. Bunun bedeli mekandan mekana değişir. Yani yerinizde duramayıp kendinizi piste atmanız gayet normal ama bedava değil. Bunu bilmeden piste atlayan beylere geçmiş olsun diyoruz.

6. Pavyonlar, aynı zamanda kendi fenomenlerini de yaratan yerlerdir. Bu konudaki en bilinen örnekler SARI TUTKU, KİRLİ DİLEK VE KARA CEYLAN’dır.

Dilek, alemdeki sazcıdan şefe, kadın çalışandan patrona kadar aşkı yaşadıklarında sarsıldıklarını, dönüm noktaları olduğunu anlatıyor. Alemde kalmak için aşkı bir tarafa bırakmak zorunda kalıyorlarmış.

Ayrıca sahnedeki kıyafet konusuna da değiniyor Dilek. Son 8 yıldır yeni artist kadınların kıyafet seçimlerini abarttıklarını düşünüyor. Şortla sahneye çıkılmaması gerektiğini de söylüyor. Eskiden bu şekilde değilmiş, daha çok önem verirlermiş kıyafete.

2004 yılından beri alemde olan Kara Ceylan da Dilek gibi yeni artist kadınları eleştiriyor. Önceden müşterilerin çağırdığını fakat şimdilerde kadınların müşterilere yapıştıklarını anlatıyor.

7. Pavyona gitmek, erkekler arası bir tür bağımlılıktır. Bir kere giden genellikle gittiğiyle kalmaz. Artık bunun nasıl bir açıklaması var onu tam olarak bilemiyoruz. Erkeklere bu soruyu sorduğumuzda “Ortam çok eğlenceli ya” diyorlar. Eğlenceli olan başka yerleri örnek verdiğimizde de “Yok o başka, bu başka. Öyle değil” diye cevap veriyorlar.

8. Normal içkilerin dışında çalışan kadınların içmesi için menüde bulunan içeceğe BAYAN İÇKİSİ denilir.

Pavyona gidip “Bayan değil kadın!” diye düzeltemediğimiz için jargonu bu şekilde kabul etmek durumundayız. Çalışan kadınlara viski ya da şampanya ısmarlanmadığı sürece bu içki otomatik olarak gelir.

9. Yanar-döner meyve tabağı, masaya bol hesap bırakan müşterilere gönderilen bir jesttir, tabiri caizse kıyaktır.

“Senin ödediğin hesapla orta ölçekli bir aile bir ay doyar abicim” demenin meyveli hali de budur. Herkese göndermezler, potansiyeli olan müşterilere mutlaka müessese tarafından ikram edilir. Kimisi de “karşı masaya” jest olsun diye gönderir.

10. İlçelerden bağını bostanını, arsasını sattıktan sonra büyük şehirdeki pavyona koşarak giden birçok insan vardır. Bu kişiler genellikle “Muhtar” olarak isimlendirilir.

Demek ki bir muhtar yaşanmışlığı var ama biz olayın tamamını net olarak bilmiyoruz. Koca tarla parasını küçük bir masada yiyen insanlar sadece filmlerde görülmüyor olsa gerek. Evdeki zavallımların da haberi yok tabi…

11. Her şey para demek değildir; çalışan kadınları sadece parasıyla yanında oturtabileceğini düşünenler genellikle çok tatlı(!) sürpizlerle karşılaşır.

İşte buna hayat dersi derler, daha fazla konuşmaya gerek yok.

Bu bizim bir kültürümüzün parçası mı yoksa bir kısayol tuşu mu bilinmiyor. Ama söylenene göre “pavyonda bağlanmayacak iş yoktur”. Erkeklerin böyle ilginç bir ar-ge yöntemi var.

13. Kendini ortama fazla kaptıranlara 150 TL’lik peluş oyuncak ittirilmesi de bu camianın mizah anlayışlarından biridir.

14. Pavyon, gazino, müzikhol gibi yerler her zaman vadedileni verecek diye bir kural yoktur. İçeri girene kadar neyle karşılaşılacağı bilinmez. Bunları göze almadan pavyona gitmek herhalde saflıkların en büyüğü olur diyebiliriz. Yoksa rahmetli Amy Winehouse’un sahneye çıkmasını bekleyerek bir ömür içeride kalabilirsiniz.

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir