Osman Hamdi Bey ve Türk resminin en ünlü tablosu “Kaplumbağa Terbiyecisi”

featured

Osman Hamdi Bey, Türk sanat ve düşünce hayatına büyük katkılar sunmuş Osmanlı Devleti’nin son döneminin büyük entelektüellerindendir.

Aynı zamanda Türk resminin en meşhur tablosu olan “Kaplumbağa Terbiyecisi”nin ressamıdır. Gelin şimdi hem Osman Hamdi Bey’i hem de bu meşhur resmi daha yakından tanıyalım.

130 Aralık 1842’de İstanbul’da dünyaya gelen Osman Hamdi Bey, ülkenin eğitim için yurt dışına gönderilen ilk öğrencilerinden ve ilk maden mühendislerinden olup, sadrazamlığa kadar yükselen İbrahim Ethem Bey’in oğludur.

Osman Hamdi Bey, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başlar. Oğullarının da kendi gibi yurt dışında öğrenim görmesini isteyen baba İbrahim Ethem Bey, onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris’e gönderir.

Fakat güzel sanatlara duyduğu ilgi, onu dönemin ünlü ressamlarından dersler alarak resim çalışmalarına yöneltir. Ayrıca eğitimi sırasında arkeoloji dersleri de alır. Paris’te kaldığı süre içerisinde açılan Paris Sergisi’nde de görev üstlenir.

Osman Hamdi Bey’in, Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e gönderir. Bu üç isim, batılı anlamda Türk resim sanatının ilk kuşağını oluştururlar.

İki kez evlenen Osman Hamdi Bey’in, her iki eşi de Fransızdır.

Paris’te tanışıp evlendiği Marie ile evlilikleri on yıl sürer. Bu evlilikten Fatma ve Hayriye adlı iki kızları olur.

İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi Bey, bu sırada Viyana’da düzenlenen uluslararası bir sergide görev alır.

Burada tanıştığı bir başka Fransız kadınla ikinci evliliğini yapar. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya gelir.

Türkiye’nin ilk güzel sanatlar akademisinin müdürüdür.

1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, Osman Hamdi Beyi Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğüne tayin eder. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarlarlar.

Binanın yapımı ve akademik kadronun kurulmasının ardından okul 2 Mart 1883’te öğretime açılır.

Osman Hamdi Bey, Çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusudur.

Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girer. Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınan eserlere burası da yetersiz gelince, devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirir.

Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştur. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakılır ve bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açılır. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temelini oluşturur.

Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başlar. Tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk Müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.

Aynı zamanda ilk Türk arkeologu olarak kabul edilen Osman Hamdi Bey, çok önemli bir eser olarak kabul edilen İskender Lahdi’ni bulmuştur.

İskender Lahdi, MÖ 4. yüzyıla ait, Sidon Kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülen kral lahdidir. Uzun cephesinde Makedonya Kralı Büyük İskender’in Perslerle yaptığı savaşlara ilişkin rölyefler bulunduğu için “İskender Lahdi” adıyla tanımlanmıştır.

Osman Hamdi Bey tarafından 1887 yılında Sayda’daki (eski adi Sidon) kral mezarlarında yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan en önemli eser olarak kabul edilmektedir.

Gelelim Osman Hamdi Bey’in meşhur yapıtı “Kaplumbağa Terbiyecisi”ne…

Etekleri işlemeli kırmızı kıyafetli sakallı adam (derviş), ellerini kalça hizasından arkaya alarak ney tutmakta. Belini hafiften öne doğru kırmış, başı önüne bakıyor. Bu, adama olgun fakat aynı zamanda yorgun bir görüntü vermiş.

Başına gelişigüzel sardığı yemenisinin üzerine dervişlerin kullandığı arakiye adlı başlığı takan figürün sırtında (pek çok yorumcuya göre) nakkare ya da kudüm adlı verilen bir çeşit davul asılı.

Boynundaki kıskaç biçimli nesne, kimine göre ud çalmak için kullanılan mızrap, kimine göreyse nakkareyi çalmak için kullanacağı baget. Bunlar, Mevlevî musikisinin icrasında kullanılan dört önemli enstrümandan ikisi.

Nekkare Mevlevî musikisinin temel enstrümanlarından birisidir. Ney ise Mevlânâ’nın Mesnevî’nin başında bahsedecek denli önemsediği bir müzik aletidir: “Dinle ki, neyden şikayet ediyor; ayrılıkları hikaye ediyor…” Ney huzurdur, sabırdır…

Zeminde ise toplamda beş kaplumbağa görüyoruz. Yeşil yaprakları yiyen bu kaplumbağalar, derviş tarafından eğitilmektedir

Kaplumbağlarla ilgili rivayet ise şöyle; Lâle Devri’nde açık havada yapılan eğlencelerde kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilir ve bunlar bahçede gezinmeye bırakılırmış. Bu manzara da saray erkanının hoşuna gidermiş…
Burası Bursa’daki Yeşil Camii. 1390’ların sonunda tamamlanan ve Osmanlı Mimarisi‘nin en değerli örneklerinden biri sayılan camideki çinilere ve hat sanatını görüyoruz.

Eser, 2004 yılında 5 Milyon TL’ye satıldı.

Açık artırma usulünce yapılan müzayedede TMSF’nin satışa çıkardığı “Kaplumbağa Terbiyecisi” 5 milyon liraya Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi tarafından satın alındı. Yapıtın bugünkü değerinin ise 15 milyon TL olduğu düşünülüyor.

Eserin 2. versiyonu ise Simavi koleksiyonunda ve yaklaşık değerinin 6 milyon TL olduğu tahmin ediliyor.

Kaplumbağa Terbiyecisi, hem maddi değeri hem de anlamı ve arkasındaki soru işaretleriyle konuşulmaya devam edecek. Tabii Osman Hamdi Bey de yapıtları ve hizmetleriyle hatırlanmaya…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir