Darağacında bir başbakan: Ali Adnan Ertekin Menderes kimdir?

featured

Adnan Menderes 1899 yılında Aydın’da dünyaya geldi. Öğrenim hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başladı. İzmir Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra yedek subaylık eğitimi aldı.

Sıtma hastalığına yakalandığı için 1.Dünya Savaşı’na katılamamasına rağmen, Milli Mücadele’ye katıldı ve başarılarından dolayı İstiklal Madalyası aldı. Bir süre sonra siyasete ilgi duymaya başlayan Adnan Menderes, 1930’da serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Aydın Örgütlenmesi için çalıştı. Bu sayede siyaset sahnesine çıkmış oldu. Ancak bir süre sonra parti kapatıldı. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılan Menderes 1931 seçimlerinde Aydın’dan milletvekili seçildi. Sonrasında yüksek öğrenimi için Ankara Hukuk Mektebi’ne girdi.

Siyasi yaşamı 1945 yılında mecliste kabul edilen “Çiftçi Topraklandırma Kanunu” sonrasında farklı bir yola girecekti. Çünkü Adnan Menderes’in Aydın’da hatırı sayılır düzeyde toprağı vardı. Bu kanun ise toprağın kamulaştırılıp çiftçiye verilmesini öngörüyordu. Bu nedenle Adnan Menderes en yüksek perdeden konuşmalar yaparak yasayı eleştirdi.

Demokrat Parti’nin temelleri atılıyor

Sonrasında Demokrat Parti’nin çekirdek kadrosunu oluşturacak “Dörtlü Takrir” ile birlikte parti içinde resmi olarak muhalefete başladı. Adnan Menderes’in yanında Refik Koraltan, Celal Bayar ve Fuat Köprülü vardı. Meclise verdikleri önerge özgürlükleri kısıtlayan rejimi daha fazla sürdürmenin bir anlamı olmadığını, ülkede demokrasinin daha kapsamlı şekilde uygulanması gerektiğini savunuyordu. 12 Haziran 1945’te parti meclisi dörtlü takririn önergesini reddetti. Bu nedenle Adnan Menderes ve arkadaşları yeni bir parti kurmak ve yeniden örgütlenmek için CHP’den ayrıldılar.

Adnan Menderes ve arkadaşları çok partili hayata geçildikten sonra 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu. Artık Türk siyasi tarihinde yeni bir dönem başlamıştı. Ancak bu yeni dönemin hayatlarına mal olacak sonuçlar doğuracağını kimse tahmin etmiyordu.

Demokrat Parti YETER SÖZ MİLLETİNDİR diyerek iktidar oluyor

1950 seçimlerinde “YETER SÖZ MİLLETİNDİR” sloganı ile oyların büyük bir kısmını alan Demokrat Parti’nin iktidara geldikten sonra ilk işi Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanı seçmek oldu. Başbakan ise zaten o sıralar DP içinde rakibi olmayan Adnan Menderes’ten başkası olmayacaktı. Türk siyasetinde bu yenilik 10 yıl sürecek, oldukça çalkantılı günler geçirilecekti.

Menderes liberal ekonomi modelini benimsedi. Ekonomide dışa açılmak için yabancı sermayeye destek verdi, özel şirketlerin önünü açtı, bu arada sanayileşme hızlandı, köyden kente akın akın göç başladı. Tarımda makineleşmek için çalışmalar yaptı.

Türkçe ezandan Arapça ezana geçiş

Bu kararla ilgili “Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. Inkilap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Türkiye bir müslüman devlettir ve müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir.” diyecekti.

Tüm bu gelişmeler mecliste muhalefetin ciddi eleştirisine sebep olmaya başlamıştı. 1950 sonunda Kore’ye asker gönderilmesi ve hemen sonrasında NATO’ya üye olunması muhalefetin sesinin gitgide yükselmesine yol açtı.

1954 seçimlerinde Demokrat Parti yine tek başında iktidar oldu ama sonrası ülke ekonomisi için durgunluk döneminin başlangıcı oldu. Haklın gelir seviyesi düştükçe, Menderes ve Menderes iktidarına olan güven de azalmaya başlamıştı.

6 – 7 Eylül Olayları 

Bir akşam üzeri gazeteler Atatürk’ün Selanik’teki evinin Yunanlılar ve Rumlar tarafından bombalandığını yazınca galeyana gelen halk eline geçirdiği ne varsa İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlerin evlerini, işyerlerini, kiliselerini ve hatta mezarlıklarını yakıp yıkmaya, tahrip etmeye başladı. Olaylar sonrasında 11 kişi öldü. 6 – 7 Eylül olaylarının sorumlusu olarak Adnan Menderes ve hükümeti gösterildi. 6 – 7 Eylül’e seyirci kalmakla itham edilen hükümet karşısında artık çok daha yüksek sesle olanı biteni dile getiren bir muhalefet vardı. Olaylar nedeniyle Adnan Menderes’i suçlayanların aslında çok da haksız olmadıkları yıllar sonra ortaya çıkacaktı. 6 – 7 Eylül olayları sonrasında yasaklar, her geçen gün biraz daha artan muhalefetin tepkisi ve en önemlisi olan ekonomideki durağanlaşma zaten gergin olan ortamı daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.

Sonun başlangıcı 1957 seçimleri 

Seçim sonuçlarına hile karıştırıldığı ve radyo aracılığı ile daha seçim tamamlanmadan halka sonuçların ilan edilmesi ülkedeki gerginliğin daha da tırmanmasına sebep oldu. Adnan Menderes de iktidarının eskisi kadar güçlü ve halk tarafından güvenilir olmadığını anlamıştı. Bir şeyler yapması lazımdı.

Vatan Cephesi kuruluyor 

Adnan Menderes sarsılan iktidarının ilk günlerine dönmenin yolunun parti tabanını genişletmek olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle Vatan Cephesi’ni kurdu. Devlet radyosundan hemen hemen her gece ve bitmek tükenmek bilmez şekilde Vatan Cephesi’nin propagandası yapılıyor, sürekli olarak cepheye katıldığı söylenen kişilerin isimleri okunuyordu. Ama bir yıldan fazla süren bu kampanya hiçbir zaman amacına ulaşamadı. Hatta Vatan Cephesi propagandasını dinlemek istemeyenler, çok sayıda kentte “Radyoyu Dinlemeyenler Cemiyeti” kurdu. Menderes’in planı tutmamış, Vatan Cephesi ise beklenen ilgiyi görmemişti. Parti tabanı genişleyeceğine küçülmeye başlamıştı.

Uçak Kazası

1959’da Kıbrıs konusunda anlaşma yapmak üzere İngiltere’ye giderken bindiği uçak Londra’ya inişe geçtiği sırada düştü. Bir mucize oldu ve Menderes kazadan hafif yaralanarak kurtuldu. Ülkeye dönüşü ise bayram gibi oldu. Menderes’i karşılamaya gelenler arasında muhalefet lideri İsmet İnönü dahi vardı. Coşkulu kalabalık tarafından karşılanan Menderes, iktidarının gücünün geri geldiğini düşünse de sonraki günler hiç de umduğu gibi olmayacaktı.

İhtilal söylentileri

Menderes’in uçak kazasından kurtulmasının ardından bir süreliğine gerilimin azaldığı ortam, zaman geçtikçe eski haline geliyor, asker kıpırdanıyor ve ihtilal söylentileri kulaktan kulağa yayılıyordu.

Menderes’e ihtilal söylentileri sorulduğunda verdiği cevap çok açıktı:

“15 sene önce milletimiz ölüleri için kefen bezi bile bulamazken Türkiye’de bir ihtilalin şartı yoktu da acaba bugün Türkiye’de ne vardır ki ihtilalin sözü edilebilsin?” 

Menderes kendine ve iktidarına güveniyor, asla yıkılacağını düşünmüyor, anti-demokratik yöntemlerle bir gecede her şeyin alt üst olabileceğine ise ihtimal dahi vermiyordu.

Ve ihtilal, 27 Mayıs 1960

İktidar derin bir uykudayken ihtilalin beyin kadrosu Harp Okulu’nda son hazırlıkları tamamlıyordu. Çok önceden planlandığı söylense de ellerinde bir plan yoktu; plansız, programsız tam bir gece baskını düzenlenecekti. Ordunun yönetim kademesi ihtilale karşıydı, bu nedenle ihtilalin bir emir komuta zinciri içinde gerçekleşmesi olanaksızdı. İhtilalin en güvenilir gücü ise Harbiye idi. İhtilal hareketi o dönemde genç bir asker olan Cemal Madanoğlu tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mal edildi.

Parola: İnkılap 

Önce İstanbul’daki zırhlı birlikler harekete geçti, ardından saat 03.00’te Harp Okulu’ndan diğer birlikler çıktı. İlk önce Merkez Komutanlığı teslim alındı. Merkez Komutanlığı birliklerine ihtilale katılma emri verildi. Ancak Orduevi’nde kalan komutanları almaya giden ekip, direnişle karşılaşınca çatışma çıktı. Bu çatışma

Ankara’nın derin bir uykudan uyanmasına ve ilk olarak Çankaya’nın lambalarının yanmasına neden oldu. Artık kendilerine itiraf edemeseler bile tüm siyasiler biliyordu, ihtilal olmuştu.

Alparslan Türkeş’in sahneye çıkışı: Darbe bildirisi 

Ankara’da planlanan tüm askeri hedefler kontrol altına alındıktan sonra sıra sivil kurumlara gelmişti. İhtilalin amacına ulaşması için tüm yurda duyurulması gerekiyordu. Bu nedenle yeni hedef Ankara Radyosu’ydu. Ankara Radyosu ele geçirildikten sonra Türkiye’nin sonrasında çok daha yakından tanıyacağı ve siyasi bir hareketin lideri haline gelecek olan Alparslan Türkeş’in sesi tüm yurtta yankılanmaya başladı.

“Sevgili Vatandaşlar, Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında, en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.
Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz, hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavüzkâr bir fiile müsaade etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş; kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde aynı milletin, aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir.
Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır.
Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır.
Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur.”

Adnan Menderes ve Celal Bayar tutuklandı

Başta Adnan Menderes ve Celal Bayar olmak üzere DP’li tüm vekiller tutuklandı. Başbakan ve beraberindekiler için 27 Mayıs cuntacıları tarafından Yassıada’da özel bir mahkeme kuruldu.

Mahkemenin adı: Yüksek Adalet Divanı’ydı. Menderes ve diğer siyasiler burada içlerinde trajikomik köpek ve bebek davaları da dahil olmak üzere, kanuna aykırı şekilde üniversite basmak, halka ateş açtırmak, 6-7 Eylül olayları, devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, halkı Demokrat İzmir Gazetesi’nin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek, yeni doğmuş gayri meşru çocuğu öldürmek ve bu suça azmettirmek, yargı bağımsızlığının ihlali, anayasayı ihlal etmek gibi 13 ayrı davadan yargılandılar. Mahkemeden Adnan Menderes ve Celal Bayar’la birlikte 13 kişi için daha idam kararı çıktı.

Başbakanlık’tan yağlı urgana, Adnan Menderes darağacında

İhtilal sonrasında ülke yönetimini ele alan Milli Birlik Komitesi, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve Celal Bayar hakkında verilen  idam cezalarının infazına karar verirken, kalan 11 kişinin ise müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Celal Bayar’ın idam cezası 65 yaşını geçtiğinden müebbet hapse çevrildi.

Adnan Menderes darağacına gitmeden önce, kendisine bu cezayı verenlere son mektubunda seslendi. Menderes idam sehpasına çıkmadan önce yazdığı mektubunda,

“Sizlere dargın değilim. Sizlerin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel anmadığınız için sizlere müteşekkirdir.” 

 

Adnan Menderes, 17 Eylül 1961’de, sağlığı bozuk olmasına rağmen alınan sağlam raporunun ardından İmralı Adası’nda idam edildi.

 

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir