Linç kültürü ve Seydioğlu Baklava Olayı

Çok ilginç bir ülke olduk. Sosyal medyaya göre yaşıyor, sosyal medyaya göre yargılıyor, sosyal medyaya göre karar veriyoruz. Medya okur yazarlığımız zaten Avrupa’nın en gerisinde yer alıyor. Yani bir haber gördüğümüzde doğru mu yalan mı olduğunu ayırt etmekte toplum olarak zorlanıyoruz. Birileri işaret fişeğini yakıyor ve toplumca lince başlıyoruz. Önünü arkasını düşünmeden, klavyeleri silaha çevirip başlıyoruz yaylım ateşine…

Geçtiğimiz yıl Pendik’te yaşanan bir trafik kavgasında Seydioğlu Baklava markası üzerine çok gidildi. Olayın öncesini ve sonrasını düşünmeden medyaya servis edilen 30 saniyelik bir görüntüyle herkes yargıç kesildi. Başladılar 70 yıllık markayı linç etmeye!

70 yıldır ticaret hayatında olan ve çevrelerinde yardımseverlikleriyle tanınan Hasan Sel ve Hüseyin Sel’e “maganda” damgasını vurmak için herkes birbiri ile yarıştı. Yüzlerce işçi çalıştıran, binlerce kişiye dolaylı istihdam sağlayan; her başı sıkışana yardıma koşan, devlete milyarlarca lira vergi ödeyen bu iki iş adamı bu hale nasıl geldi kimse konuşmadı.

“Trafik yoğunluğundan emniyet şeridine girdiler ve polisi görünce önümüze kırdılar; biz yol vermeyince de bize saldırdılar” tezi ne kadar doğruydu? Yoksa olay şu şekilde gelişmiş olabilir miydi:

“Bir sürücü trafik sıkışıklığında iyice bunalmıştı. Yanındaki emniyet şeridinden bazı araçlar harıl harıl geçiyordu. Sinirleri bozuldu. Sağa kırıp bir aracın daha geçmesine engel olmak istedi. Emniyet şeridinden gelen araç, aynasına çarptı. Bunun üzerine camını indirip ‘O… çocukları, emniyet şeridinden niye gidiyorsunuz?’ diye bağırdı. Yandaki araçtaki iki kişi annelerinin yoğun bakımda olduğunu söyleyerek yoluna devam etti. Siniri iyice bozulan sürücü bu defa iki kişinin bulunduğu araca arkadan çarpıp ‘Erkekseniz inin, o… çocukları” tarzında tahriğe devam etti. Annelerine peş peşe küfürler edilen iki sürücü artık iyice çileden çıktı ve arabadan indi. Sinirli sürücü bu defa da cep telefonunu çıkarıp ‘Yapmayın karım hamile, karım hamile’ diye yalvarmaya başladı…” Olayın sonrasını biliyorsunuz zaten…

Önemli olan şu soruların cevabıdır:

  • Trafikte yanında hamile eşi varken küfür eden ve Sel kardeşleri tahrik eden Yunus Emre Bahçıvan, görüntüler medyaya verilmeden önce para istemiş midir?
  • Avukatları, mahkeme sürecinde birkaç milyon dolar talep etmiş midir?
  • Olay neden EDS kameralarının olmadığı kör noktada gerçekleşmiştir?
  • Yanında hamile eşi olduğu halde başka sürücülere küfredecek kadar delikanlı olan Yunus Emre Bahçıvan araçtan neden inmemiştir?
  • Yunus Emre Bahçıvan, neden sola kırarak olay yerinden uzaklaşmak yerine cep telefonundan profesyonel kameramanlık yapmayı tercih etmiştir?
  • 15 Temmuz darbesinin finansörü Seyidoğlu Baklava bu işin neresindedir?
  • Onlarca yıldır devlete vergi vermek yerine Pensilvanya’ya himmet rekorları kıran Seyidoğlu Baklava, kendisinden 2 yıl önce kurulan Seydioğlu Baklava’yı neden taklitçilikle suçlayıp durumdan vazife çıkarmıştır?
  • Hamile kadına temas olmadığı halde “Hamile kadına saldırdılar” şeklinde haberleri kimler yaptırmıştır?
  • Fetöcü Twitter hesapları bu işin neresindedir? Hangi hesaplardan hangi algı yönlendirme tweetleri atılmıştır?
  • Kadın cinayetlerinin cani katilleri bile bu kadar linç edilmezken, bu lincin arkasında kimler vardır?

Merak edenler için önümüzdeki günlerde kanıtlarıyla açıklayacağım…

Yalnız şimdiden uyarayım; 15 Temmuz’u finanse edip sonradan kendilerini “mağdur baklavacı” yapanların çok canı yanacak!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir