Çok uzun yıllardır Türkiye’de gündemi sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan belirliyor.
Bunu sağlayan sadece sahip olduğu medya gücü değil elbet. Gündemi belirleme gücü yadsınamaz.
Sayın Erdoğan “Yeni Anayasayı tartışma vakti geldi” dedi ve bütün Türkiye yeni anayasanın ruhunu aramaya, ruh çağırma seanslarına başladı.
Sayın Erdoğan yeni anayasa dediğinde nasıl bir anayasa istediğine açıklık getirmedi.
Ama biliyoruz ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile uyumlu bir anayasa arzuluyor.
Bunu da saklamıyor zaten. “Yeni sistemi çalışırken karşımıza hep anayasa meselesinin çıktığını gördük sözleri” mevcut anayasayı bir engel olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Demek ki yeni anayasa değişikliği toplumsal bir talepten değil Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile mevcut anayasa arasındaki çelişkilerin kaldırılması isteğinden kaynaklanıyor.
Sayın Bahçeli’nin yeni sisteme göre bir anayasa yazılmasının mecburiyet olduğunu bu durumun siyasi ve hukuki çelişkiler yarattığını ifade eden sözleri de durumu netleştiriyor.
Fiili durumun hukukileştirilmesi anlamı taşıyan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devam eden süreç şimdi sisteme göre anayasa yapılması boyutu ile pekiştirilmeye çalışılıyor.
Sayın Erdoğan’ın toplumun arzusunu öne süren ve bütün toplumsal kesimlerle işbirliği içinde yeni bir anayasa yapılması tavrına göre Sayın Bahçeli daha açık ve net;
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve dokusuna uygun yeni bir anayasa yazılması geniş bir uzlaşmayla sağlanmalı ve milletimize kazandırılmalıdır.”
**
Kavramların sihrine inanırım.Yeni anayasa tartışmalarında da sihirli kavram sivilleşme.
Yani mevcut anayasanın darbe ürünü olduğu yönüne vurgu kuvvetli.
Oysa darbe ürünü anayasa bugüne kadar delik deşik edildi, defalarca değiştirildi. Ortada bir darbe anayasası kalmadı.
Üstelik bir anayasayı sivil yapan darbe ürünü olmaması değil, anayasa sürecine geniş toplumsal katılımdır.Milletin desteğidir.
Ak Parti 2010 referandumuna da aynı sihirli kavramla hazırlanmış, darbe anayasasına karşı Türk Milletini evet demeye davet etmiş, darbeci anlayışla hesaplaşma propagandası yürütmüştü.
Sonucu hepimiz biliyoruz.
Ölüler mezardan kalkıp oy kullanamadı ama dirilerin kullandığı oylar Mc Donalds İslamcısı Fetö’cülere yargıyı teslim etti.
Hakkını teslim etmek gerekir ki; Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girilmiştir diyen Sayın Bahçeli’yi ve referandum da “Hayır” diyen Türk Milliyetçilerini doğrulayan gelişmeler yaşandı.
Ve önce Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Atabeyler vs kumpasları. Sonrasında 15 Temmuz hain darbe kalkışması.
Türk devleti karanlığın eşiğinden döndü.
Ama çabuk unutuyoruz.
**
Yeni anayasa talebinin ardından başlayan ruh çağırma seansları da dikkat çekici.
Bu ruh çağırma seanslarında en gözde ruh 1921 anayasası ruhu. Oysa dönemin ruhuna uygun anayasa ruhunu 1982 Anayasasında görmek mümkün.
İktidar kanadına yakın hukukçular yeni anayasayı 1921 Anayasa ruhuyla hazırlayacaklarını belirtip Cumhuriyeti,
1921 Anayasası ruhu ile taçlandıracaklarından bahsediyorlar.
İlginç olan bu ruh çağırma seanslarına HDP’nin de katılması ve AK Parti kurmayları ile aynı ruh üzerinde buluşmaları.
1921 Anayasası ruhu HDP’nin de ilgisini çekmiş durumda.
Bu ruh çağırma seanslarında öne çıkan 1921 Anayasası nedir?
Niçin 1921 Anayasasına atıf yapılıyor?
100 yıl evvel Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bir hazırlık anayasası olan metin bugünün Türkiye’sinin ihtiyaçlarını karşılayabilir mi?
**
Ruh çağırma seanslarında Ak Parti ve HDP’yi aynı çizgide buluşturan şey 1921 Anayasasının kuvvetler birliğini esas alan, devletin dinini İslam kabul eden, muhtariyet yani yerel özerklik barındıran maddeler.
İşte meşhur ruh bu! Bu ruh her iki partiyi de cezbediyor.
**
Ak Parti, Cumhuriyetin temel değerlerinin yer almadığı, laiklik ilkesini içermeyen, kuvvetler birliğini esas alan bu ruha ram olurken,
HDP’de bu ruhun muhtariyet içeren yani âdemi merkeziyetçi muhtevasına ilgi duyuyor.
Zaten Öcalan’da 1921 Anayasasını güncellemekten bahsetmişti.
Peki, ruhunu böylesi bir hazırlık yani geçiş metinlerinden alan yeni bir anayasa Türk Milliyetçileri tarafından kabul görür mü?
Veya Türk Milliyetçilerinin de yeni bir anayasa çalışması var mı?
**
Yeni anayasa talebinin milletten gelmediği muhakkak.
Milletin gündeminde mutfak, ekonomi ağır basıyor.
Ama siyasetin belirleyicileri ertelenemez bir anayasa ihtiyacından bahsediyor.
Türk Milleti, 113 yıl önce İttihatçılar eliyle gerçekleştirdiği Meşrutiyet Devrimi ile Padişahın yetkilerini kısıtlamıştı.
Şimdi o padişahın sahip olduğu yetkilerin çok üstünde bir yetkiye sahip bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var.
Bu sistemin önündeki son engelleri kaldıracak yeni bir anayasa teşebbüsü yapılmak istenen…
Çağdaş dünya, demokrasilerini ileriye taşıma gayretindeyken ruh çağırma seanslarıyla Türkiye’nin yüzyıl öncesine dönüşü planlanıyor.
