Work and Travel hakkında merak edilen her şey

work and travel

Tüketici Başvuru Merkezi (TBM) Hukuk Komisyonu work and travel mağduriyetlerinde yasal haklar ve prosedür başlıklı analizi yayınladı.

İşte tüm hukuki boyutuyla Work And Travel

 

1- Work And Travel nedir? Katılım Şartları nelerdir?

1961’den itibaren ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenip,  yetkilendirilen acenteler aracılığıyla yürütülen bir kültürel değişim programıdır.

Program katılımcıya; yaz tatilinde ABD’de çalışarak kendi parasını kazanma, dil pratiği yapma, dil öğrenme ve seyahat imkânı tanır.

 Programa katılım şartları;

– Üniversite’de 4 yıllık bir bölümde örgün öğretim öğrencisi olmak,

– Ön Lisans derslerini saydırıp, 4 yıllık Lisans programına geçiş yapabilecek bir bölümde okuyor olmak,

– Lisans, Yüksek Lisans veya doktora öğrencisi olmak,

– 18-26 yaş aralığında olmak,

– Yeterli seviyede İngilizce dil bilgisine sahip olmak,

 

Katılım şartlarını sağlayan öğrenciler yetkilendirilmiş acenteler ile bir sözleşme akdederek yaz sezonunda hem çalışma, hem dil ve kültür öğrenme imkanına sahip oluyorlar.

Katılım şartlarını sağlayan öğrenciler, ABD’de kalacakları süreç boyunca çalışacakları işi kendileri seçip mülâkata girerek ya da seçimi aracı acenteye bırakarak bu hususta netlik sağlıyorlar. Çoğu öğrenci program süresince çalışacağı işi, okuduğu bölüm veya yeteneklerine uygun sektörler arasından seçerek programdan maksimum fayda sağlamayı hedefliyor.

Acentelerin katılımcılar yerine iş seçimi yaparak, katılımcıya diretmek gibi bir hakkı bulunmuyor, ancak katılımcının talep ettiği sektörde kontenjan dolması durumunda farklı öneriler sunabiliyor.

Avrupa’daki şirketlerin 800-1000 dolar gibi oldukça makul fiyatlarla öğrenci gönderdikleri programa Türkiye’de katılım bedeli 2300-3000 dolar aralığındaki fahiş fiyatlar ile katılımcıya sunulmaktadır.

Work and Travel Sponsorumuz CIEE | Yurtdışı Eğitim Work and Travel

2- Türk Hukukunda Mücbir Sebep nedir? Work And Travel sözleşmeleri üzerindeki etkisi nasıl yansımaktadır?

Mücbir Sebep”, taraflardan herhangi birinin sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmesine engel olan, ancak tarafların kusurundan kaynaklanmayan, tarafların, taşeronlarının bağlı kuruluşların  veya üçüncü kişilerin tüm izan ve dikkatine rağmen öngörülemeyen, öngörülmesi mümkün olmayan toplu ölüm, doğal afet, yangın, deprem, sel, hastalık gibi olumsuz ve önüne geçilmesi mümkün olmayan bir kavramdır.

Aralık 2019 yılı itibariyle Çin’in Wu-Han kentinde ortaya çıkan Mart 2020 itibariyle ülkemiz ve tüm dünyaya yayılarak ticari faaliyetleri ve sosyal yaşamı durma noktasına getiren Covid-19 isimli solunum yolu enfeksiyonu DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından “pandemi” ilan edilmiştir. Salgının küresel etkisi göz önünde tutularak, tüm sektörler üzerinde salgın “mücbir sebep” hali olarak sayılmış, bu konuda mutabakat sağlanarak uygulamaya konulmuştur.

Öncelikle mücbir sebep firmaların takdir yetkisinde olmayan istisnai bir durumdur. Bazı firmalar tarafından “biz Covid-19 salgınını mücbir sebep olarak kabul etmiyoruz” gibi söylemler ileri sürülse de bu hususun yasal geçerliliği bulunmamaktadır.

Mücbir sebep, bir bölge, bir kıta, bir ülke, bir sektör yahut tüm dünyayı etkileyecek düzeyde cereyan edebilir. Covid-19’un küresel etkisi düşünüldüğünde bu halin mücbir sebep kavramına girdiği tartışmasızdır.

Aksi durumun kabulü mümkün olsa idi, Work and Travel isimli programın iptali, ötelenmesi gibi sözleşmede doğan yükümlülüklerin ifasında bir sorun yaşanması zaten mümkün olmazdı.

UED'den Work And Travel açıklaması - Eğitim Haberleri

3- Mücbir sebep kavramının WAT sözleşmeleri üzerindeki etkisi nedir?

Ülkemizdeki yasal mevzuat ışığında sözleşmeler hukukuna hakim olan ilke, tarafların akdettikleri sözleşme hükümleri ile bağlı olması ve edimlerini buna uygun biçimde ifa etmesi anlamına ahde vefa (sözleşmeye bağlılık) ilkesidir.

Ancak günümüzde geldiğimiz noktada bu ilkenin sıkı sıkıya uygulanması birtakım adaletsizliklere sebep olacaktır. Bu adaletsizliklerin giderilmesi amacıyla hukuk sistemlerimizde farklı düzenlemeler benimsemiştir. Sözleşme tarafları bu düzenlemeler içinde yaşadığı somut soruna uygun olan seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.

  1. a) Sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasına talep etme

6098 sayılı TBK md. 138: “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçlenmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, mümkün olmadığı halde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

“Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”

Madde metninde anlaşılacağı üzere ifanın istemesi dürüstlük kuralına aykırı düşecek ve mağduriyetlere sebep olacak şekilde aleyhe değişirse aşırı ifa güçlüğü gündeme gelecektir.

Bazı WAT Acentelerinin katılımcılara programın iptal olmadığını o nedenle herhangi bir uyarlama yahut ücret iadesi yapılmayacağını ifade etmesi dürüstlük kurallarına ve TMK Md. 2 hükmüne açık aykırılık teşkil etmektedir. Zira ülkemizde ve sözleşmenin diğer tarafı olan ABD’de henüz uçak seferleri başlamamış, konsolosluk ve ticari işletmeler faaliyete geçmemiş, salığının yarattığı tehlike ortadan kalkmamıştır. Böyle büyük risklerin söz konusu olduğu durumda yalnızca kardan vazgeçmemek adına katılımcıların her ne pahasına olursa olsun gönderilme çabası yalnızca etik ilkelere ve hukuka aykırılık teşkil etmeyecek; katılımcıların bir rahatsızlık geçirmesi durumunda 5237 Sayılı TCK hükümlerini devreye sokarak “olası kast, bilinçli taksir”  kavramlarını da gündeme getirecektir.

 

  1. b) Sözleşmeden Dönme, Sözleşmenin Feshi ve Ücret İadesi

6098 sayılı TBK md. 136:edimin yerine getirilmesi borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hale geldiğinde borcun sona ereceği” hükmüne amirdir.

Ek olarak TBK Md. 27/1 hükmü başlangıçtaki imkansızlığın varlığı halinde sözleşmenin geçersizliğini düzenlemektedir.

Türk hukukunda ifa imkânsızlığı geçici yahut sürekli olacak şekilde iki halde ortaya çıkabilir.

Geçici ifa imkânsızlığı bir süre sonra ortadan kalkacak imkânsızlık hallerini düzenlemektedir. TBK Md. 136/III’e göre borçlu ifanın geçici imkansızlığını alacaklıya gecikmesizin bildirmekle yükümlü olup, zararın doğmaması için gerekli önlemleri almaz ise bir anda doğacak zararı karşılamakla yükümlü tutulmuştur.

Bazı acenteler tur iptali olmadığını turun belli bir süre ile ötelendiği o nedenle ücret iadesini yapmayacaklarını ifade edecek geçici ifa imkansızlığını gündeme getirmektedirler.

WAT programı mahiyeti gereği yaz sezonunda yapılması gereken 3 aylık bir paket programıdır. O nedenle farklı bir tarihe alınması katılımcının örgün öğretimi ile çatışma/çekişme gibi bir soruna neden olabilir. Bu nedenle geçici ifa imkansızlığına dayalı gerekçenin kabulü mümkün değildir.

Borcun ifası sürekli olarak imkansız hale geldiğinde ise TBK Md. 136’ya göre ifa yükümlülüğü mücbir sebebin ortaya çıktığı andan itibaren kanun gereği kendiliğinden sona erecektir. Bunun önemi ise mücbir sebep hali nedeniyle sona eren sözleşmelerde tarafların karşılıklı edimlerini iade yükümlülüğü altında bulunmalarıdır. Aksi takdirde borçlu hakkında Sebepsiz Zenginleşme hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

WAT sözleşmelerinde sözleşmeyi fesh ederek verdiği ücretin iadesini talep eden katılımcının yasal dayanağı bu hükümdür. Katılımcı böyle bir mücbir halin varlığını önceden öngörseydi sözleşmeyi zaten akdedemeyeceğini yahut başka bir tarihte programa katılımının mümkün olmadığını iddia ediyorsa sürekli/tam ifa imkânsızlığı nedeniyle sözleşmenin sona erdiğini ve yatırdığı ücretin tam iadesini talep edebilecektir.

TBK md. 77-82 hükümleri “sebepsiz zenginleşme” kavramını düzenlemektedir. Buna göre “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmenin bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğu” düzenlemiştir. WAT sözleşmeleri bakımından ödenen bir ücret ve alınmayan/alınması sözleşmede belirtilen koşullarda mümkün olmayan bir hizmet vardır.

 

  1. c) Açıklanacak tarihlerde her ne olursa olsun programa katılmak

Bu seçimlik hakkın kullanılmasında meydana gelecek bir zararın da Acentenin kusur ve sorumluluğu bulunmayacaktır.

 

4) Acente ile katılımcının akdettiği sözleşmelerde “Mücbir Sebep” şartı var ise?

Sponsor acenteler ile katılımcılar arasındaki WAT sözleşmeleri birbirinden farklı şekillerde düzenlenmiştir.

Sözleşmelerde “mücbir sebebe” ilişkin bir düzenlemenin yer almaması katılımcının yasal haklarını kullanmasına engel teşkil etmeyecektir. Çünkü (TKHK) 6502/5-1. Maddesi ve Tüketici Sözleşmelerindeki haksız Şartlar Yönetmeliği uyarınca Covid-19 pandemisi mücbir sebep sayılacaktır.

 

5) WAT sözleşmelerinde müzakereler sonucu anlaşma sağlanmaması ve ihtilafın yargıya intikal etmesi halinde yetkili ve görevli merciler nelerdir?

                                           

Görevli ve Yetkili Mahkeme

“Work and Travel Hizmet Sözleşmeleri” 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3 md’sindeki tanımlar bölümünün l bendine göre;

  1. l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” olarak kabul edilmektedir.

Bu hükümler uyarınca Tüketici Hukukunun konusunu ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerin de bakılacağını öngörmüştür.

Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı adliyelerde Asliye Hukuk Mahkemeleri onların yerine bakmakla görevlidir.

Bir Work and Travel Hizmet Sözleşmesi gereği ödediği ücreti Acenteden talep edecek katılımcının ilk başvuru yeri Tüketici Hakem heyetleri olacaktır.

Ancak Tüketici Hakem Heyetlerinin yasal parasal sınırları bulunmaktadır.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hk. Kanunun 68. maddesi ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin 6. maddeleri uyarınca;

Büyükşehir statüsünde olmayan illerde değeri 6,920.00 TL‘nin altında bulunan,

Büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 6,920.00 TL ile 10,390.00 TL arasında bulunan,

Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 10,390.00 TL‘nin altında bulunan uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurabileceklerdir.

6502 sayılı Kanun’un “Başvuru” başlıklı 68 inci maddesinde, başvuruların tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabileceği düzenlenmiştir.

Bu sınırın üzerinde kalan uyuşmazlıklar için ise tüketicinin ikametgahının bağlı bulunduğu yer adliyesindeki Tüketici Mahkemeleri (olmamaları halinde Asliye Hukuk Mahkemeleri) yada firmanın bulunduğu yer/merkez uyuşmazlığı çözüme kavuşturmakta yetkili ve görevli olacaktır.

 

6) Yargı yoluna başvuru giderleri/ücretleri ve uyuşmazlığın yargı yoluna başvurulması halindeki süreler nedir?

Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru ücretsizdir. Başvurular fiziki olarak yahut e-devlet üzerinden yapılabilecektir.

Parasal sınır nedeni ile Tüketici Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kalanlar için ise yaklaşık 200-300 TL tutarında bir Avans masrafı yatıracaklardır.

Tüketici Mahkemeleri ve Hakem Heyetleri, tüketicinin tüzel kişiler karşısındaki ekonomik güçsüzlüğünden oluşan dengesizliğin önüne geçebilmek adına, kuruluş mahkemeleridir. O nedenle zayıf olanı uzun süre bekleterek mağduriyeti daha da arttırmamak adına mümkün olan en hızlı şekilde uyuşmazlığı çözüme kavuşturmayı hedeflemektedir. Yaklaşık 6-12 ay arasında bir sürede yasal başvurular büyük ölçüde sonuçlandırılmaktadır.

 

7) Adli Yardım Talebi

Davasını mahkemeye harç vermeden açması için talepte bulunur. Bunun için fakirliğini ispatlayan çeşitli evraklarını toplar. Bu evraklar dava ile birlikte mahkemeye sunulur. Ancak davanın harçsız görülüp görülmeyeceği mahkemenin takdirindedir. Adli Yardım;

Adli yardımdan yararlanacak kişiler

MADDE 334- (1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.

Adli yardımın kapsamı

MADDE 335- (1) Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:

  1. a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet.
  2. b) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet.
  3. c) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesi.

 

Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Uygulamada e-devlet şifresi ile hizmetlere girerek, taşınmazının ve aracının bulunmadığı, SGK kaydından çalışmadığını belgelemek yeterli olmaktadır.

 

8) Yargı yoluna başvurmadan önce Arabulucuya başvurmak veya ihtarname çekmek zorunlu mudur?

Arabuluculuk, taraflar arasında oluşan ihtilafı daha hızlı ve dostane şekilde çözmeyi hedefleyen merciilerdir. Bazı hukuki dallarda Arabuluculuk dava şartı olarak zorunlu hale getirilmiştir. Ancak Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemeleri’nin faaliyet alanına giren uyuşmazlıklarda Arabulucuya başvurmak zorunlu değildir. Ancak talep ederler ihtiyari olarak bir arabulucu tayin edecek uyuşmazlığı müzakereler ile çözmeye de çalışabilir.

Kanunun yazılı bildirim şartı öngörmediği hallerde ihtarnamede zaruri değildir.

 

9) Acentelerin, katılımcıların ödedikleri ücretlerin iadesinde fahiş kesinti yapmaları yasal mıdır?

Bazı acentelerin ücret iadesi talep eden katılımcıların ödedikleri bedel üzerinden 750,00 Dolar, 1.000,00 Dolar, 1.500,00 Dolar gibi fahiş kesintiler yaptıkları, karşılığında ibraname imzalatmak için katılımcı üzerinde baskı kurdukları gibi haberler tarafımıza ulaştırılmaktadır.

Avrupa’da 35,00 Dolar ile 100,00 Dolar gibi cüzi ve makul olan bu kesintilerin ülkemizde hukuken geçersiz gerekçeler ile bu denli yüksek miktarlarda ulaşması üzüntü vericidir.

Şüphesiz, yaşanan süreç ticari faaliyet sürdüren sponsor ve acente firmaları da olumsuz etkilenmiştir. Yaşanan bu süreçte acentelerin kusuru olmadıkları izahtan varestedir. Ancak kusursuz da olsa sorumluluk halleri mevzuatlarımızın gereğidir.

Kaldı ki tüketici haksız kazanç elde etme peşine düşmemiştir. Yalnızca Work and Travel hizmeti almak için ödediği bedeli alamadığı hizmet nihayetinde iade istemektedir. Bu da en doğal hakkıdır.

Birçok sektörün ekonomik yara aldığı günlerde acentelerin da varlığını koruması gereklidir. Ancak muhatapları olan tüketicilerin çoğu 18-26 yaş grubu arasındaki öğrenciler, küçük bir kısmı da yüksek lisans veya doktora aşamasındakilerden oluşmaktadır. Ve çoğu program ödemesini harçlık biriktirerek, ek işlerde çalışarak borç alarak denkleştirmiştir.

Ticari faaliyet sürdüren acenteler ile öğrencilerde oluşan bir ihtilafta taraflar arasındaki ekonomik dengesizlik aşikardır. Bu nedenle rizikonun çoğu Acenteler tarafından yüklenilmelidir.

Acentelerin tur kapsamında yaptıkları masraflar var ise (belgelemek kaydıyla) ilgili kurumlara rücu ederek bu sorunu çözmelidirler.

Acentelerin; danışmanlık hizmeti verdikleri, masraf yaptıkları, öğrenci ile uğraştıkları için kesinti yaptıkları gibi beyanları yasal olmamakla beraber etik ilkelere ve hakkaniyete de uygun değildir.

 

10) İbraname imzalamış olanlar yine de ücret iadesi talep edebilirler mi?

İbraname, taraflardan birinin sözleşmenin sona ermesinden sonra her türlü hak veya akacağını aldığını gösteren belgedir.

6502 Sayılı Tüketicinin korunması hakkında Kanunun 5. maddesi “Haksız Şartlar” kavramını düzenlemiştir. Madde metnine göre: “… tüketici ile müzakere edilmeden, tek taraflı olarak koyulan, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının geçersiz olduğunu…” belirtmektedir. Aynı hüküm 6098 Sayılı TBK’da “Genel İşlem Koşulları” başlığıyla da kalem altına alınmıştır.

Acenteye göre, tecrübe, bilgi ve sosyoekonomik gücünün düşük olduğu tartışmasız olan tüketicinin kendisi mecbur hissedecek ibraname, sözleşme ve ek sözleşmedeki haksız şartlar geçersiz sayılacaktır.

Ek olarak, imzalanan ibranamenin tüketicinin bilgi tecrübe eksikliğinden faydalanmak suretiyle imzalatılmış olması durumunda tüketici “ilerde sakatlığı nedeni ile sözleşmenin iptalini de talep edebilecektir.

 

Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar hakkında yönetmeliğin

EK-1 Haksız Sözleşme Şartlarının

1-n) Tüketicinin özellikle, hukuki düzenlemelerde öngörülmemiş bir hakeme müracaatını öngörmek, gösterebileceği delilleri ölçüsüz derecede sınırlandırmak veya mevcut hukuki düzen uyarınca diğer tarafta olan ispat külfetini tüketiciye yüklemek suretiyle tüketicinin mahkemeye gitme veya başka başvuru yollarını kullanma imkanını ortadan kaldıran veya sınırlandıran şartlar,

Haksız şart olarak düzenlenmiştir.

 

11) Çoğunluğu Dolar olma üzere yabancı para birimi üzerinden ödenen WAT sözleşmelerinde ücret iadesi hangi Dolar kuru üzerinden iade talep edilecektir?

Akdedilen sözleşmede “yabancı para birimi kur farkına ilişkin bir hüküm bulunmaması halinde” sözleşmenin yapıldığı esnadaki kur, para değeri göz önünde bulundurularak esas alınmalıdır.

 

12) Tüketiciler iade taleplerinde faiz de isteyebilir mi?

(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2011 T.)

Tüketici Mahkemeleri ve Hakem Heyetleri’nde görülen uyuşmazlıklarda yasal faizin değil, daha yüksek olan ticari faizin uygulanacağı Yargıtay Kararları doğrultusunda çoğunluk görüşüdür. Görüşün yasal dayanağı ise TTK’nun 21. maddesidir.

TTK Md. 21 hükmü “bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır” ifadesinde yer vermektedir.  Bu nedenle bir tarafı tacir olan tüketici uyuşmazlıkların da ticari faiz talep edebilecektir.

 

SONUÇ: Tüketici Başvuru Merkezi olarak;

Dernek Tüzüğümüzün 3. kişiler tarafından rahatlıkla erişilebilir;

“Amaç ve Kapsam” bölümlerinde açıkça belirtildiği üzere kuruluş amacımız, tacirler karşısında daha zayıf konumda bulunan tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesidir.

Hakkımızda çıkan asılsız söylemlerin tamamı provokasyon amacı taşımanın ötesine geçmemektedir. Provokasyonların itibar zedeleme, iftira gibi çirkin boyutlara ulaşması halindeyse merkezimiz bu kişilere karşı tüm yasal haklarını kullanmaktan imtina etmeyecektir

 

2012 yılından bu yaz birçok haksızlığın önünde durarak alanında başarılara imza atmış derneğimiz tüketicinin mağduriyeti üzerinden haksız rant elde etme amacı gütmemiştir. Bünyesinde kendisine bağlı bir Hukuk Komisyonu ve sayısız Hukukçu barındıran derneğimiz attığı her adımda yasaların gücünden başka bir dayanağa ihtiyaç duymamıştır.

Derneklerin ticari gelir elde etmelerinin hukuka aykırı olduğunu ekleyerek hakkımızda çalışmalarımızın önünü kesmek için ileri sürülen gerçek dışı iddialara itibar etmeyiniz.

 

Tüketici Başvuru Merkezi tüm mağduriyetlerin yanında olduğu gibi WAT mağdurlarının da yanındadır. Ve yanında olmaya devam edecektir.

Saygılarımızla,

 

 

 

 

 

 

 

1- Work And Travel nedir? Katılım Şartları nelerdir?

 

1961’den itibaren ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenip,  yetkilendirilen acenteler aracılığıyla yürütülen bir kültürel değişim programıdır.

Program katılımcıya; yaz tatilinde ABD’de çalışarak kendi parasını kazanma, dil pratiği yapma, dil öğrenme ve seyahat imkânı tanır.

 

Programa katılım şartları;

– Üniversite’de 4 yıllık bir bölümde örgün öğretim öğrencisi olmak,

– Ön Lisans derslerini saydırıp, 4 yıllık Lisans programına geçiş yapabilecek bir bölümde okuyor olmak,

– Lisans, Yüksek Lisans veya doktora öğrencisi olmak,

– 18-26 yaş aralığında olmak,

– Yeterli seviyede İngilizce dil bilgisine sahip olmak,

 

Katılım şartlarını sağlayan öğrenciler yetkilendirilmiş acenteler ile bir sözleşme akdederek yaz sezonunda hem çalışma, hem dil ve kültür öğrenme imkanına sahip oluyorlar.

Katılım şartlarını sağlayan öğrenciler, ABD’de kalacakları süreç boyunca çalışacakları işi kendileri seçip mülâkata girerek ya da seçimi aracı acenteye bırakarak bu hususta netlik sağlıyorlar. Çoğu öğrenci program süresince çalışacağı işi, okuduğu bölüm veya yeteneklerine uygun sektörler arasından seçerek programdan maksimum fayda sağlamayı hedefliyor.

Acentelerin katılımcılar yerine iş seçimi yaparak, katılımcıya diretmek gibi bir hakkı bulunmuyor, ancak katılımcının talep ettiği sektörde kontenjan dolması durumunda farklı öneriler sunabiliyor.

 

Avrupa’daki şirketlerin 800-1000 dolar gibi oldukça makul fiyatlarla öğrenci gönderdikleri programa Türkiye’de katılım bedeli 2300-3000 dolar aralığındaki fahiş fiyatlar ile katılımcıya sunulmaktadır.

 

2- Türk Hukukunda Mücbir Sebep nedir? Work And Travel sözleşmeleri üzerindeki etkisi nasıl yansımaktadır?

Mücbir Sebep”, taraflardan herhangi birinin sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmesine engel olan, ancak tarafların kusurundan kaynaklanmayan, tarafların, taşeronlarının bağlı kuruluşların  veya üçüncü kişilerin tüm izan ve dikkatine rağmen öngörülemeyen, öngörülmesi mümkün olmayan toplu ölüm, doğal afet, yangın, deprem, sel, hastalık gibi olumsuz ve önüne geçilmesi mümkün olmayan bir kavramdır.

Aralık 2019 yılı itibariyle Çin’in Wu-Han kentinde ortaya çıkan Mart 2020 itibariyle ülkemiz ve tüm dünyaya yayılarak ticari faaliyetleri ve sosyal yaşamı durma noktasına getiren Covid-19 isimli solunum yolu enfeksiyonu DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından “pandemi” ilan edilmiştir. Salgının küresel etkisi göz önünde tutularak, tüm sektörler üzerinde salgın “mücbir sebep” hali olarak sayılmış, bu konuda mutabakat sağlanarak uygulamaya konulmuştur.

Öncelikle mücbir sebep firmaların takdir yetkisinde olmayan istisnai bir durumdur. Bazı firmalar tarafından “biz Covid-19 salgınını mücbir sebep olarak kabul etmiyoruz” gibi söylemler ileri sürülse de bu hususun yasal geçerliliği bulunmamaktadır.

Mücbir sebep, bir bölge, bir kıta, bir ülke, bir sektör yahut tüm dünyayı etkileyecek düzeyde cereyan edebilir. Covid-19’un küresel etkisi düşünüldüğünde bu halin mücbir sebep kavramına girdiği tartışmasızdır.

Aksi durumun kabulü mümkün olsa idi, Work and Travel isimli programın iptali, ötelenmesi gibi sözleşmede doğan yükümlülüklerin ifasında bir sorun yaşanması zaten mümkün olmazdı.

 

3- Mücbir sebep kavramının WAT sözleşmeleri üzerindeki etkisi nedir?

Ülkemizdeki yasal mevzuat ışığında sözleşmeler hukukuna hakim olan ilke, tarafların akdettikleri sözleşme hükümleri ile bağlı olması ve edimlerini buna uygun biçimde ifa etmesi anlamına ahde vefa (sözleşmeye bağlılık) ilkesidir.

Ancak günümüzde geldiğimiz noktada bu ilkenin sıkı sıkıya uygulanması birtakım adaletsizliklere sebep olacaktır. Bu adaletsizliklerin giderilmesi amacıyla hukuk sistemlerimizde farklı düzenlemeler benimsemiştir. Sözleşme tarafları bu düzenlemeler içinde yaşadığı somut soruna uygun olan seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.

 

  1. a) Sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasına talep etme

 

6098 sayılı TBK md. 138: “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçlenmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, mümkün olmadığı halde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

“Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”

 

Madde metninde anlaşılacağı üzere ifanın istemesi dürüstlük kuralına aykırı düşecek ve mağduriyetlere sebep olacak şekilde aleyhe değişirse aşırı ifa güçlüğü gündeme gelecektir.

 

Bazı WAT Acentelerinin katılımcılara programın iptal olmadığını o nedenle herhangi bir uyarlama yahut ücret iadesi yapılmayacağını ifade etmesi dürüstlük kurallarına ve TMK Md. 2 hükmüne açık aykırılık teşkil etmektedir. Zira ülkemizde ve sözleşmenin diğer tarafı olan ABD’de henüz uçak seferleri başlamamış, konsolosluk ve ticari işletmeler faaliyete geçmemiş, salığının yarattığı tehlike ortadan kalkmamıştır. Böyle büyük risklerin söz konusu olduğu durumda yalnızca kardan vazgeçmemek adına katılımcıların her ne pahasına olursa olsun gönderilme çabası yalnızca etik ilkelere ve hukuka aykırılık teşkil etmeyecek; katılımcıların bir rahatsızlık geçirmesi durumunda 5237 Sayılı TCK hükümlerini devreye sokarak “olası kast, bilinçli taksir”  kavramlarını da gündeme getirecektir.

 

  1. b) Sözleşmeden Dönme, Sözleşmenin Feshi ve Ücret İadesi

 

6098 sayılı TBK md. 136:edimin yerine getirilmesi borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hale geldiğinde borcun sona ereceği” hükmüne amirdir.

Ek olarak TBK Md. 27/1 hükmü başlangıçtaki imkansızlığın varlığı halinde sözleşmenin geçersizliğini düzenlemektedir.

Türk hukukunda ifa imkânsızlığı geçici yahut sürekli olacak şekilde iki halde ortaya çıkabilir.

Geçici ifa imkânsızlığı bir süre sonra ortadan kalkacak imkânsızlık hallerini düzenlemektedir. TBK Md. 136/III’e göre borçlu ifanın geçici imkansızlığını alacaklıya gecikmesizin bildirmekle yükümlü olup, zararın doğmaması için gerekli önlemleri almaz ise bir anda doğacak zararı karşılamakla yükümlü tutulmuştur.

Bazı acenteler tur iptali olmadığını turun belli bir süre ile ötelendiği o nedenle ücret iadesini yapmayacaklarını ifade edecek geçici ifa imkansızlığını gündeme getirmektedirler.

WAT programı mahiyeti gereği yaz sezonunda yapılması gereken 3 aylık bir paket programıdır. O nedenle farklı bir tarihe alınması katılımcının örgün öğretimi ile çatışma/çekişme gibi bir soruna neden olabilir. Bu nedenle geçici ifa imkansızlığına dayalı gerekçenin kabulü mümkün değildir.

Borcun ifası sürekli olarak imkansız hale geldiğinde ise TBK Md. 136’ya göre ifa yükümlülüğü mücbir sebebin ortaya çıktığı andan itibaren kanun gereği kendiliğinden sona erecektir. Bunun önemi ise mücbir sebep hali nedeniyle sona eren sözleşmelerde tarafların karşılıklı edimlerini iade yükümlülüğü altında bulunmalarıdır. Aksi takdirde borçlu hakkında Sebepsiz Zenginleşme hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

WAT sözleşmelerinde sözleşmeyi fesh ederek verdiği ücretin iadesini talep eden katılımcının yasal dayanağı bu hükümdür. Katılımcı böyle bir mücbir halin varlığını önceden öngörseydi sözleşmeyi zaten akdedemeyeceğini yahut başka bir tarihte programa katılımının mümkün olmadığını iddia ediyorsa sürekli/tam ifa imkânsızlığı nedeniyle sözleşmenin sona erdiğini ve yatırdığı ücretin tam iadesini talep edebilecektir.

 

TBK md. 77-82 hükümleri “sebepsiz zenginleşme” kavramını düzenlemektedir. Buna göre “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmenin bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğu” düzenlemiştir. WAT sözleşmeleri bakımından ödenen bir ücret ve alınmayan/alınması sözleşmede belirtilen koşullarda mümkün olmayan bir hizmet vardır.

 

  1. c) Açıklanacak tarihlerde her ne olursa olsun programa katılmak

 

Bu seçimlik hakkın kullanılmasında meydana gelecek bir zararın da Acentenin kusur ve sorumluluğu bulunmayacaktır.

 

4) Acente ile katılımcının akdettiği sözleşmelerde “Mücbir Sebep” şartı var ise?

 

Sponsor acenteler ile katılımcılar arasındaki WAT sözleşmeleri birbirinden farklı şekillerde düzenlenmiştir.

Sözleşmelerde “mücbir sebebe” ilişkin bir düzenlemenin yer almaması katılımcının yasal haklarını kullanmasına engel teşkil etmeyecektir. Çünkü (TKHK) 6502/5-1. Maddesi ve Tüketici Sözleşmelerindeki haksız Şartlar Yönetmeliği uyarınca Covid-19 pandemisi mücbir sebep sayılacaktır.

 

5) WAT sözleşmelerinde müzakereler sonucu anlaşma sağlanmaması ve ihtilafın yargıya intikal etmesi halinde yetkili ve görevli merciler nelerdir?

                                           

Görevli ve Yetkili Mahkeme

“Work and Travel Hizmet Sözleşmeleri” 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3 md’sindeki tanımlar bölümünün l bendine göre;

  1. l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” olarak kabul edilmektedir.

Bu hükümler uyarınca Tüketici Hukukunun konusunu ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerin de bakılacağını öngörmüştür.

Tüketici mahkemelerinin bulunmadığı adliyelerde Asliye Hukuk Mahkemeleri onların yerine bakmakla görevlidir.

Bir Work and Travel Hizmet Sözleşmesi gereği ödediği ücreti Acenteden talep edecek katılımcının ilk başvuru yeri Tüketici Hakem heyetleri olacaktır.

Ancak Tüketici Hakem Heyetlerinin yasal parasal sınırları bulunmaktadır.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hk. Kanunun 68. maddesi ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin 6. maddeleri uyarınca;

Büyükşehir statüsünde olmayan illerde değeri 6,920.00 TL‘nin altında bulunan,

Büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 6,920.00 TL ile 10,390.00 TL arasında bulunan,

Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 10,390.00 TL‘nin altında bulunan uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurabileceklerdir.

6502 sayılı Kanun’un “Başvuru” başlıklı 68 inci maddesinde, başvuruların tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabileceği düzenlenmiştir.

Bu sınırın üzerinde kalan uyuşmazlıklar için ise tüketicinin ikametgahının bağlı bulunduğu yer adliyesindeki Tüketici Mahkemeleri (olmamaları halinde Asliye Hukuk Mahkemeleri) yada firmanın bulunduğu yer/merkez uyuşmazlığı çözüme kavuşturmakta yetkili ve görevli olacaktır.

 

6) Yargı yoluna başvuru giderleri/ücretleri ve uyuşmazlığın yargı yoluna başvurulması halindeki süreler nedir?

 

Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru ücretsizdir. Başvurular fiziki olarak yahut e-devlet üzerinden yapılabilecektir.

Parasal sınır nedeni ile Tüketici Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kalanlar için ise yaklaşık 200-300 TL tutarında bir Avans masrafı yatıracaklardır.

Tüketici Mahkemeleri ve Hakem Heyetleri, tüketicinin tüzel kişiler karşısındaki ekonomik güçsüzlüğünden oluşan dengesizliğin önüne geçebilmek adına, kuruluş mahkemeleridir. O nedenle zayıf olanı uzun süre bekleterek mağduriyeti daha da arttırmamak adına mümkün olan en hızlı şekilde uyuşmazlığı çözüme kavuşturmayı hedeflemektedir. Yaklaşık 6-12 ay arasında bir sürede yasal başvurular büyük ölçüde sonuçlandırılmaktadır.

 

7) Adli Yardım Talebi

 

Davasını mahkemeye harç vermeden açması için talepte bulunur. Bunun için fakirliğini ispatlayan çeşitli evraklarını toplar. Bu evraklar dava ile birlikte mahkemeye sunulur. Ancak davanın harçsız görülüp görülmeyeceği mahkemenin takdirindedir. Adli Yardım;

Adli yardımdan yararlanacak kişiler

MADDE 334- (1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.

Adli yardımın kapsamı

MADDE 335- (1) Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:

  1. a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet.
  2. b) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet.
  3. c) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesi.

 

Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Uygulamada e-devlet şifresi ile hizmetlere girerek, taşınmazının ve aracının bulunmadığı, SGK kaydından çalışmadığını belgelemek yeterli olmaktadır.

 

8) Yargı yoluna başvurmadan önce Arabulucuya başvurmak veya ihtarname çekmek zorunlu mudur?

 

Arabuluculuk, taraflar arasında oluşan ihtilafı daha hızlı ve dostane şekilde çözmeyi hedefleyen merciilerdir. Bazı hukuki dallarda Arabuluculuk dava şartı olarak zorunlu hale getirilmiştir. Ancak Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemeleri’nin faaliyet alanına giren uyuşmazlıklarda Arabulucuya başvurmak zorunlu değildir. Ancak talep ederler ihtiyari olarak bir arabulucu tayin edecek uyuşmazlığı müzakereler ile çözmeye de çalışabilir.

Kanunun yazılı bildirim şartı öngörmediği hallerde ihtarnamede zaruri değildir.

9) Acentelerin, katılımcıların ödedikleri ücretlerin iadesinde fahiş kesinti yapmaları yasal mıdır?

 

Bazı acentelerin ücret iadesi talep eden katılımcıların ödedikleri bedel üzerinden 750,00 Dolar, 1.000,00 Dolar, 1.500,00 Dolar gibi fahiş kesintiler yaptıkları, karşılığında ibraname imzalatmak için katılımcı üzerinde baskı kurdukları gibi haberler tarafımıza ulaştırılmaktadır.

Avrupa’da 35,00 Dolar ile 100,00 Dolar gibi cüzi ve makul olan bu kesintilerin ülkemizde hukuken geçersiz gerekçeler ile bu denli yüksek miktarlarda ulaşması üzüntü vericidir.

Şüphesiz, yaşanan süreç ticari faaliyet sürdüren sponsor ve acente firmaları da olumsuz etkilenmiştir. Yaşanan bu süreçte acentelerin kusuru olmadıkları izahtan varestedir. Ancak kusursuz da olsa sorumluluk halleri mevzuatlarımızın gereğidir.

Kaldı ki tüketici haksız kazanç elde etme peşine düşmemiştir. Yalnızca Work and Travel hizmeti almak için ödediği bedeli alamadığı hizmet nihayetinde iade istemektedir. Bu da en doğal hakkıdır.

Birçok sektörün ekonomik yara aldığı günlerde acentelerin da varlığını koruması gereklidir. Ancak muhatapları olan tüketicilerin çoğu 18-26 yaş grubu arasındaki öğrenciler, küçük bir kısmı da yüksek lisans veya doktora aşamasındakilerden oluşmaktadır. Ve çoğu program ödemesini harçlık biriktirerek, ek işlerde çalışarak borç alarak denkleştirmiştir.

Ticari faaliyet sürdüren acenteler ile öğrencilerde oluşan bir ihtilafta taraflar arasındaki ekonomik dengesizlik aşikardır. Bu nedenle rizikonun çoğu Acenteler tarafından yüklenilmelidir.

Acentelerin tur kapsamında yaptıkları masraflar var ise (belgelemek kaydıyla) ilgili kurumlara rücu ederek bu sorunu çözmelidirler.

Acentelerin; danışmanlık hizmeti verdikleri, masraf yaptıkları, öğrenci ile uğraştıkları için kesinti yaptıkları gibi beyanları yasal olmamakla beraber etik ilkelere ve hakkaniyete de uygun değildir.

 

10) İbraname imzalamış olanlar yine de ücret iadesi talep edebilirler mi?

 

İbraname, taraflardan birinin sözleşmenin sona ermesinden sonra her türlü hak veya akacağını aldığını gösteren belgedir.

6502 Sayılı Tüketicinin korunması hakkında Kanunun 5. maddesi “Haksız Şartlar” kavramını düzenlemiştir. Madde metnine göre: “… tüketici ile müzakere edilmeden, tek taraflı olarak koyulan, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının geçersiz olduğunu…” belirtmektedir. Aynı hüküm 6098 Sayılı TBK’da “Genel İşlem Koşulları” başlığıyla da kalem altına alınmıştır.

Acenteye göre, tecrübe, bilgi ve sosyoekonomik gücünün düşük olduğu tartışmasız olan tüketicinin kendisi mecbur hissedecek ibraname, sözleşme ve ek sözleşmedeki haksız şartlar geçersiz sayılacaktır.

Ek olarak, imzalanan ibranamenin tüketicinin bilgi tecrübe eksikliğinden faydalanmak suretiyle imzalatılmış olması durumunda tüketici “ilerde sakatlığı nedeni ile sözleşmenin iptalini de talep edebilecektir.

 

Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar hakkında yönetmeliğin

EK-1 Haksız Sözleşme Şartlarının

1-n) Tüketicinin özellikle, hukuki düzenlemelerde öngörülmemiş bir hakeme müracaatını öngörmek, gösterebileceği delilleri ölçüsüz derecede sınırlandırmak veya mevcut hukuki düzen uyarınca diğer tarafta olan ispat külfetini tüketiciye yüklemek suretiyle tüketicinin mahkemeye gitme veya başka başvuru yollarını kullanma imkanını ortadan kaldıran veya sınırlandıran şartlar,

Haksız şart olarak düzenlenmiştir.

 

11) Çoğunluğu Dolar olma üzere yabancı para birimi üzerinden ödenen WAT sözleşmelerinde ücret iadesi hangi Dolar kuru üzerinden iade talep edilecektir?

 

Akdedilen sözleşmede “yabancı para birimi kur farkına ilişkin bir hüküm bulunmaması halinde” sözleşmenin yapıldığı esnadaki kur, para değeri göz önünde bulundurularak esas alınmalıdır.

 

12) Tüketiciler iade taleplerinde faiz de isteyebilir mi?

(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2011 T.)

Tüketici Mahkemeleri ve Hakem Heyetleri’nde görülen uyuşmazlıklarda yasal faizin değil, daha yüksek olan ticari faizin uygulanacağı Yargıtay Kararları doğrultusunda çoğunluk görüşüdür. Görüşün yasal dayanağı ise TTK’nun 21. maddesidir.

TTK Md. 21 hükmü “bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır” ifadesinde yer vermektedir.  Bu nedenle bir tarafı tacir olan tüketici uyuşmazlıkların da ticari faiz talep edebilecektir.

 

SONUÇ: Tüketici Başvuru Merkezi olarak;

Dernek Tüzüğümüzün 3. kişiler tarafından rahatlıkla erişilebilir;

“Amaç ve Kapsam” bölümlerinde açıkça belirtildiği üzere kuruluş amacımız, tacirler karşısında daha zayıf konumda bulunan tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesidir.

Hakkımızda çıkan asılsız söylemlerin tamamı provokasyon amacı taşımanın ötesine geçmemektedir. Provokasyonların itibar zedeleme, iftira gibi çirkin boyutlara ulaşması halindeyse merkezimiz bu kişilere karşı tüm yasal haklarını kullanmaktan imtina etmeyecektir

 

2012 yılından bu yaz birçok haksızlığın önünde durarak alanında başarılara imza atmış derneğimiz tüketicinin mağduriyeti üzerinden haksız rant elde etme amacı gütmemiştir. Bünyesinde kendisine bağlı bir Hukuk Komisyonu ve sayısız Hukukçu barındıran derneğimiz attığı her adımda yasaların gücünden başka bir dayanağa ihtiyaç duymamıştır.

Derneklerin ticari gelir elde etmelerinin hukuka aykırı olduğunu ekleyerek hakkımızda çalışmalarımızın önünü kesmek için ileri sürülen gerçek dışı iddialara itibar etmeyiniz.

 

Tüketici Başvuru Merkezi tüm mağduriyetlerin yanında olduğu gibi WAT mağdurlarınnı da yanındadır. Ve yanında olmaya devam edecektir.

Saygılarımızla,

 

 

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir