Sosyal medya adaleti mi sağlıyor?

featured

Ceza hukukunda tutuklama sebepleri belli olduğu halde, medyada yankılanan bir haber veya sosyal medyada kamuoyunun gündemine oturan bir olay sonrasında suç isnat edilen kişi tutuksuz yargılanıyorsa tutuklanabiliyor veya cezasında artırıma gidilebiliyor.

Sosyal medya çağındayız

Sosyal medya ise kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bütünüdür. Gelişen teknoloji ve internet erişiminin kolaylaşmasıyla beraber dünyada internet ve sosyal medya kullanımı gitgide artıyor. Araştırma sonuçlarına göre; dünya nüfusunun yüzde 53’ünü oluşturan 4 milyar 200 bin kişi internet kullanıyor. Sosyal medya kullanıcılarının toplam nüfus içerisindeki payı ise yüzde 42.

Tepkilerin gücüne şahit oluyoruz

Haklarında tutuklama kararı verilmeyen şüpheli veya zanlıların sosyal medyada oluşan tepkiler, yayınlanan videolar veya fotoğraflar nedeniyle haklarında tutuklama kararı verilmesine sıklıkla şahit olmaktayız. Sosyal medyanın etkisiyle tutuklama şartları oluşmadığı için serbest bırakılan şüpheli veya zanlılar serbest bırakılmalarının ardından çok kısa bir süre sonra tutuklanabilmektedirler. Bu eylem toplumun vicdanını rahatlatsa da adalete olan güveni sarsarak kişilerin temel hak ve özgürlüklerine belki de şartları oluşmadan müdahale etmektedir.

Peki neden bir olayın sosyal medyada trend olması o olay hakkındaki yargı kararını değiştirmektedir? Bu soruya verilebilecek çeşitli cevaplar vardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi ülkemiz nüfusunun %63’ü aktif sosyal medya kullanıcısıdır. Ve günümüzde teknolojinin hayatımıza kattığı akıllı telefonlar sayesinde istenilen her yerde söz konusu platformlara ulaşılmaktadır.

Her gün 7 saat 15 dakika internetteyiz

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de insanlar her gün 7 saat 15 dakikalarını internette geçiriyor. Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Yılmaz’ın açıklamalarına göre Türkiye’de bir insan ortalama olarak 7 saat 30 dakika uyumaktadır. Olaya bu perspektiften baktığımızda sosyal medyada yapılan bir paylaşımın insanlara ne kadar hızlı ulaşabileceğini daha iyi kavramaktayız. Gösterilen reaksiyonlar kamuda infiale sebep olabilmektedir. Kamuda oluşan infial nedeniyle yargı kararlarının değişmesi toplumda yargıya duyulan güveni sarsmakta ve adaletin yargı aracılığı ile sağlanamayacağı görüşünü toplum içinde yaygınlaştırmaktadır.

Bu yüzden yargı karşısında adaletsizliğe uğradığını veya uğranıldığını düşünen kişiler günümüzün etkin bir kitle iletişim aracı olan ve saniyeler içerisinde milyonlara hitap edilebilen sosyal medyayı kullanarak yargılama organları üzerinde baskı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Belki de sebebi bu baskı olmasa da insanların amaçları hasıl oldukça bu yola rağbet artmakta artık insanlar adalet konusundaki umutlarının yargılama makamlarına değil sosyal medyaya bağlamaktadır. İnsanlar artık bu platformlardan verdikleri tepkilerle, oluşturdukları tepki kitleleri ile ceza muhakemesi süjelerinin kararlarını değiştirebileceklerini düşünmekte ve buna inananların sayısı her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır. İnsanlar her geçen gün yargılama makamlarının adalete değil başkaca çıkarlara hizmet ettiği yönündeki görüşe daha fazla yönelim göstermektedirler.

Korku hissetmeden paylaşılıyor

Aslında sosyal medyada paylaşılan gönderilerin kararları değiştirmesinin birçok temel hukuksal nedeni olabilir. Örneğin tutuklama açısından bir olayın sosyal medyada yayınlanması bazen gerçekleşmeyen tutuklama şartlarının gerçekleşmesini sağlayabilir, sosyal medyada paylaşılan bir görüntü ihbarın yerini alabilir veya yapılan bir paylaşım söz konusu olaydan haberi olmayan yargı makamlarının olaydan haberdar olarak gerekli işlemleri yapmasını sağlayabilir. Aslında sosyal medyanın bu yönü ceza muhakemesi açısından çok olumlu bir işlev görmektedir.

Günlük hayatlarında çoğu kez insanlar gördükleri olayları görmezden gelip adli bir vakıa içermesine rağmen şahitlik ettikleri olayları ilgili mercilere bildirmekten imtina ederler toplumumuzda yaygın olan anlayış “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözüyle çok kısa ve öz bir şekilde ifade edilebilir. Hal böyle olunca cezalandırılması gereken birçok olaydan ilgili mercilerin haberi bile olmamakta, söz konusu suçlar mağdurun da çekincesiyle cezasız kalabilmekteydi fakat artık insanlar kimliklerini gizleyebildikleri sosyal platformlar sayesinde olaylara herhangi bir korku hissetmeden bu platformlar üzerinden tepki verebilmekte ve olay hakkında gördüklerini bildiklerini hatta sahip oldukları delil teşkil edecek görüntüleri belgeleri vb. şeyleri bile paylaşabilmektedir.

Kararlara etkisi var mı?

Bu paylaşımların ne kadar hızlı yayıldığını ve ne kadar büyük bir kitleye hitap ettiğini yukarıda ortaya koyduğumuz verilerle birlikte düşünürsek bu paylaşımlardan ilgili mercilerin haberdar olmamasını beklemek abesle iştigal etmek olacaktır. Bu minvaldeki paylaşımlardan haberdar olan yargılama makamları gerekli işlemleri -fiilin soruşturma ve kovuşturmasının başkaca herhangi bir şarta bağlı olmadığı hallerde- resen yerine getirecek ve kanunlarla üzerine yüklenmiş vazifeyi ifa edecektir. Bu nedenle de toplumda sanki yargılama makamlarının sosyal medyada oluşan tepkiler nedeniyle kararını değiştirdikleri, toplumun baskısından ve toplumda oluşan infial halinden çekindikleri için toplumun isteğine göre hareket ettikleri, toplumun kendi adaletini kendisi sağladığını bir nevi ihkak-ı hak durumu oluştuğunu düşünmeleri her ne kadar yanlış olsa da işten bile olmamaktadır. Bu düşünce yapısı yargıya ve yargı makamlarına olan güveni sarsmakta, insanlar haklarını elde edebilmek ve kendilerine göre adaleti sağlayabilmek için bazen meşru bazen de gayr-i meşru yollara başvurabilmektedir.

Sanılanın aksine sosyal medya yargının adaleti sağlamasında oluşan tepkiler nedeniyle değil yapılan paylaşımlarla ilgili mercilere verdiği bilgi, sağladığı delil vb. şeylerle hizmet etmektedir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir