Selefiler Cübbeli Ahmet Hoca’ya cevap verdi: “Evet silahlanıyoruz”

featured

Kamuoyunda “Cübbeli Ahmet” adıyla bilinen ve CNN Türk Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programının canlı yayın konuğu olan İsmailağa Cemaati’nin önde gelen ismi Ahmet Mahmut Ünlü ise, çok çarpıcı bir iddiayı öne sürdü.

“Tarafsız Bölge” programında Ahmet Hakan, Hakan Bayrakçı ve Nedim Şener’in sorularını cevaplayan Ünlü, programda son dönemde Türkiye’de artan selefi akımlara ve bunların dernekleşme faaliyetlerine dikkat çekip “iç savaş” uyarısı yaptı.

Türkiye’de 2 bin selefi derneğin olduğunu söyleyen Ünlü, “Şahıslar pompalı mompalı. İç savaşa hazırlanıyorlar. Özellikle Batman, Adıyaman taraflarında çok selefi akım var. Selefi tarafıyla İran yanlısı Şii tarafın çatışması hazırlanıyor. Barut gibi. Bu silahlanmayı durdurun.

Selefiler ise Cübbeli Ahmet Hoca’ya “Biz de buradan sesleniyoruz ki evet silahlanıyoruz ancak bizim silahımız ilimdir. Evet silahlanıyoruz ancak bizim silahımız tevhidi haykırmaktır. Evet gün geçtikçe size karşı hazırlık yapıyoruz, bizim hazırlığımız La İhale İllallah, Muhammeden  Resullallah’tır” şeklinde cevap verdi.

https://www.youtube.com/watch?v=QN6knUbZp7w

Selefilik nedir? Selefilik mezhebi ne zaman ortaya çıkmıştır?

Selefilik, sözlükte selef “önceki nesil”, selefiyye de “bu nesle mensup olanlar” anlamı taşır. Peki, selefiyye (selefilik) nedir, ne zaman ortaya çıkmıştır? İşte ayrıntılar…

Sıkça konuşulan selefilik mezhebi hakkında çokça şeyler söylenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ilmihalden edindiğimiz bilgilere göre selefilik mezhebi hakkında detayları sizlere sunuyoruz. İşte ayrıntılar…

Sözlükte selef “önceki nesil”, selefiyye de “bu nesle mensup olanlar” anlamı taşır. İslâmî literatürde Selef ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş İslâm büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise iman esaslarıyla ilgili konularda ilk dönem bilginlerini izleyerek âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile yetinip bunları aynen kabul eden, teşbih ve tecsîme düşmeyen (Allah’ı yaratıklara benzetmeye ve cisim gibi düşünmeye yeltenmeyen), bunları başka bir anlama çekme (te’vil) yoluna gitmeyen Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek için kullanılır.

Allah’ın zâtî, fiilî ve haberî sıfatlarının hepsini te’vilsiz, nasılsa öyle kabul ettiği için Selefiyye’ye “Sıfâtiyye” de denilmiştir.

“Ehl-i sünnet-i hâssa” ismi ile kastedilen zümre olan Selefiyye Hz. Peygamber ve sahâbîlerin inançta takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen gruptur. Tâbiûn, mezhep imamları, büyük müctehidler ve hadisçiler Selefiyye’dendirler.

Eş‘arîlik ve Mâtürîdîlik ortaya çıkıncaya kadar, Sünnî müslüman çevrede hâkim olan inanç, Selef inancıdır.

İmam Şâfiî, Mâlik, Ahmed b. Hanbel -bir kısım görüşleri itibariyle Ebû Hanîfe, Evzaî, Sevrî gibi müctehid imamlar, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Dârimî, İbn Mende, İbn Kuteybe ve Beyhaki gibi hadisçiler, Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, Tahâvî, İbnü’l-Cevzî ve İbn Kudâme gibi bilginler Selef düşüncesinin önde gelen isimleri arasında sayılabilir.

İlk dönem (mütekaddimûn) Selefiyye anlayışının en belirgin özelliği akaid sahasında akla rol vermemek, âyet ve hadisle yetinmek, mânası apaçık olmayan, bu sebeple de başka mânalara gelme ihtimali bulunan âyet ve hadisleri yorumlamadan, bunları bilmeyi Allah’a havale etmektir. Selefiyye’nin müteşâbihler konusundaki görüşüne şunlar örnek gösterilebilir: “Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir” (el-Feth 48/10) âyetini Selefiyye şöyle değerlendirir:

“Yüce Allah âyette elinin(yed) varlığını bildirmektedir. Allah’ın elinin olduğuna inanırız, fakat bu elden kastedilen mânayı Allah’a havale ederiz, bunu ancak Allah bilir, der, mahiyeti üzerinde düşünmeyiz. Başka bir mânaya yorumlamadığımız gibi, onu yaratıkların eline de benzetmez, Allah’ın kendine has bir sıfatı olarak kabul ederiz. Bu konuda soru sormaktan da kaçınırız”.

İmam Mâlik’e (ö. 179/795) “Allah Teâlâ Kur’an’da rahmân arşa istivâ etti (Tâhâ 20/5) buyuruyor. Nasıl istivâ etti?” diye sorulmuş o da şu cevabı vermiştir: “İstivâ bilinen bir şeydir (âyetle sabittir). Nasıllığı akılla kavranamaz. Allah’ın arşa istivâ ettiğine inanmak farzdır. Mahiyeti hakkında soru sormak da bid‘attır”.

Selefiyye, müteşâbih âyet ve hadisleri aklın ışığında yorumlayan kelâmcılarla filozofları da, keşf ve ilhamın ışığında yorumlayan sûfîleri de ağır biçimde eleştirmiş, onları bid‘atçı ve sapık olmakla suçlamıştır. Hicrî VIII. asırdan önce yaşamış olan Selef bilginleri akıl karşısında kesin tavır takınıp, nakli tek hâkim kabul ederken, sonraki Selef bilginleri akıl karşısındaki tutumlarını gözden geçirmişler, inanç konularında az da olsa akla yer vermişlerdir.

Bu dönemin en önemli ismi sayılan İbn Teymiyye (ö. 728/1328) sağlam olduğu bilinen nakil ile aklıselimin asla çelişmeyeceğini, dolayısıyla te’vile de gerek kalmayacağını ısrarla savunmuştur. Ona göre akılla nakil çelişirse ya nakil sahih değildir veya akıl sağlıklı bir muhakeme yapamamaktadır. Selef’in akılcılığı hiçbir zaman kelâm ve felsefedeki akılcılık gibi olmamış, nasların müsaadesi ile sınırlı bir çerçevede kalmıştır. Sonraki dönemin en meşhur Selef âlimleri (müteahhirîn-i Selefiyye) arasında İbn Teymiyye, İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), İbnü’l-Vezîr (ö. 840/1436), Şevkânî (ö. 1250/1834) ve Mahmûd Şükrî el-Âlûsî (ö. 1342/1924) sayılabilir.

Selefiyye günümüze kadar az çok taraftar bulmuştur. Genellikle fıkıhta Hanbelî olanlar akaidde Selefî’dirler. Hadisle ilgilenen bilginler de çoğunlukla Selef inancını benimsemişlerdir. Günümüzde dünya müslümanlarının % 12’si Selefî’dirler. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Küveyt ve Körfez ülkeleridir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir