Pandemi’den sergi çıkartmak

Kâzım Art, 18 Ekim – 17 Aralık tarihleri arasında Burak Çizer, Elif Renda, Gökçe Balcı, Okan Karaçam, Sibel Niksarlı ve Zeynep Büşra Demir’in çalışmalarını “1002 Sanat” başlıklı karma sergi ile sanata ve sanatçıya destek olmayı hedefleyen tarihi Binbirdirek Sarnıcı’nın ev sahipliğinde bir araya getiriyor.

Yerli ve uluslararası sanatçılara özgür ve alternatif bir üretim alanı sağlayarak sanatın birçok dalına ev sahipliği yapmayı planlayan Kâzım Art’ın gerçekleştirdiği bu sergide, yaklaşık dört aylık bir üretim sürecini Sapanca’daki yerleşkede geçiren sanatçıların çalışmalarının yanı sıra konuk sanatçılar Sibel Niksarlı ve Zeynep Büşra Demir’in eserleri de yer alıyor.

Sergi dahilinde yer alan eserlerde ele alınan konular bireyin toplum içindeki yalnızlığı, yabancılaşması, doğa, doğanın içerisinde yer alan başkalaşım ve döngüler, tabiatın genişleme ve yükselme güçleri, şehirleşme ve doğa tahribatı ile birlikte boyanın kendisi, malzemenin yapısı ve dokusu, eylemin kendisinin sanatçıdaki duygusal tatmini ve tezahürü, mekân, ev ve aidiyet gibi geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor.

“1002 Sanat” başlığı altında açılacak olan sergi tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının gölgesinde gerçekleşen üretim sürecinin ardından ziyaretçilerini bu sürecin meyvelerini görmeye ve kurulan bu yapının hikayesine, 4. yüzyılda yapılan Binbirdirek Sarnıcı’nın tarihi dokusu eşliğinde tanıklık etmeye davet ediyor.

 

 

BURAK ÇİZER

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Burak Çizer, 1990 yılında İstanbul’da doğdum. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimari Restorasyon bölümünden mezun olduktan sonra bu sektörde bir süre çalıştım fakat kalbimde hep heykel yapmak olduğu için bu alandan uzaklaştım. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde eğitim görüp, mezun oldum. Şuanda üretimlerime Kadıköy’deki atölyemde devam ediyorum.

Pandemi sürecinde Sapanca’da bir yerleşkede birarada üretme fikri nasıl gelişti?

Hepimizin bildiği gibi bir sanatçının sadece sanat nesnesi üretimi ile geçimini sağlaması pek mümkün olmuyor kendini üretiminizin yanı sıra farklı üretim alanlarında da çalışmanız gerekiyor. Pandemi sürecinde geçimimi sağladığım bütün piyasaların durduğu bir noktada Kazım Art’ın Sapanca’daki yerleşkesine davet edildim. Burada Berk Demircioğlu’nun kuruculuğunu yaptığı atölyede oldukça verimli bir süre geçirdik.

Birlikte vakit nasıl geçti? İş bölümü nasıl gerçekleşti?

Birbirinden farklı dillerde üretim yapan sanatçıların bir araya geldiği, güzel fikir alış verişlerinin olduğu bir üretim ve yaşam ortamımız vardı. İhtiyacımızın olduğu her alanda, yapabildiğimiz her şekilde birbirimize destek olmaya çalıştık.

Süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Ortaya nasıl eserler çıktı?

Sunulan her türlü imkanla birlikte muhteşem bir doğanın içerisinde üretiyor olmak, pandemi döneminde verimli bir süreç geçirmemi sağladı. Eserlerimde doğa ile yaşamın içerisinde yer alan başkalaşım ve döngü konularını ele alıyorum. Oluşturduğum organik yapı içerisinde  zamanının gelmesini bekleyen varlığın gergin – yumuşak formlarını kullanarak kendi kozalarımı yaratıyorum. Sapanca’daki bu yerleşkede, doğa ve yaşam döngüsünün direk içinde yaşayabilmek üretimlerime oldukça katkıda bulundu.

Sergide kaç eseriniz olacak?

Üçü ahşap, biri taş ve biride metal olmak üzere beş adet heykelim sergide yer alacak.

 

ELİF RENDA

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Elif Renda, 1995 yılında İstanbul’da doğdum. 11 yaşında okul dışındaki boş vakitlerimi değerlendirmek için başladığım resim kursu ile sanat hayatıma girdi ve bir daha da çıkmadı. Işık Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar bölümünden yeni mezun oldum ve karşıma hemen Sapanca’daki atölyede çalışabilme fırsatı çıktı.

Pandemi sürecinde Sapanca’da bir yerleşkede birarada üretme fikri nasıl gelişti?

Aslında baktığınızda oldukça şanslı bir gruptuk. İnsanlar hastalığa rağmen hayatlarını şehirlerde sürdürmeye çalışırken bizler yalıtılmış bir sitede sağlığımızdan endişe etmeden üretim yapabilme fırsatı sunuldu. Bu fikir, genç bir yaşta olmasına rağmen sanata katkıda bulunmak isteyen Berk’ten çıktı. Sapanca’daki atölyeyi kurmayı çok daha önceki yıllarda kafasında oluşturmuştu ve bu yaz bu fikrini gerçekleştirdi. Bizlere de bu yerleşkenin ilk sanatçıları olma fırsatını sundu.

Birlikte vakit nasıl geçti? İşbölümü nasıl gerçekleşti?

Birbirini önceden tanıyanlar olduğu gibi tanımayanların da bulunduğu bir grup insandık. Her şeyin kolay ve güzel geçtiğini söylemek yalan olurdu. Komün hayatı yaşamanın olumlu yanları olduğu kadar olumsuz yanları da vardır. Ancak özellikle sanat üretiminde toplu çalışmanın oldukça faydası vardır. Birbirimizden fikir aldık, destek aldık, birbirimize çalışırken motivasyon kaynağı olduk. Akşamları iş bittiğinde hep beraber oturup sohbet edip eğlendik. Elbette ki tartışmalarımız oldu ama herkes birbirine saygısını koruduğu için her zaman sorunlarımızı çözdük. İş bölümünü sağlamak kalabalık bir topluluk için kolay olmasa da gerekli kurallar ve saygı ile belirli bir zamandan sonra düzenine oturdu.

Süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Ortaya nasıl eserler çıktı?

Yeni mezun bir sanatçı için üretimi için gereken mali geliri karşılamak pek kolay değildir. Sapanca’da bize sağlanan imkanların en büyük faydası üretimden başka hiçbir sorunu dert etmek zorunda olmayışımızdı. Bununla birlikte gelen psikolojik rahatlama ile doğanın içerisinde tamamen üretimimize odaklandık. Bu sürecin sonunda ortaya çıkan eserlerim için ‘’özgür’’ kelimesi en iyi tanımlama olacaktır.

Sergide kaç eseriniz olacak?

Sergide 16 adet büyük ve 14 tanede küçük resim çalışmalarım bulunuyor. Bunun yanı sırada 3 adet ahşap heykelimi de sergileyeceğim.

 

GÖKÇE BALCI

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Gökçe Balcı. 1998 İstanbul doğumluyum. Küçükken en sevdiğim etkinlik resim yapmaktı ve beni en mutlu eden hediyeler boyalardı. Zaman içerisinde de ilgim arttı ve lise ikinci sınıftayken çizim atölyelerine giderek eğitim almaya başladım. Üniversiteye başladıktan sonra da galerilerde staj yaparak piyasayı da öğrenmek istedim. Şuan Işık Üniversitesi Görsel Sanatlar bölümünden mezun olmak üzereyim.

Pandemi sürecinde Sapanca’da bir yerleşkede birarada üretme fikri nasıl gelişti?

Sapanca’yı atölye yapma planı yıllardır Berk’in aklındaydı. Ortak arkadaşlarımız aracılığıyla bu teklif bana da ulaştı ve kedim Mücver’le beraber 4 ayımızı orada geçirdik. Pandemi dönemi olması dolayısıyla okuldaki atölyelere erişimimiz yoktu. Bu sebeple Sapanca’da Kazım Art gibi bir platformun oluşması beni de çok heyecanlandır ve mutlu etti.

Birlikte vakit nasıl geçti? İşbölümü nasıl gerçekleşti?

Resim ve heykel atölyesi olmak üzere ikiye ayrıldık. Başta iki sanatçı olarak başladık daha sonra sayımız dört kişiye yükseldi bununla beraber iş bölümümüz de ciddileşti. Zaman zaman tabiki anlaşmazlıklar yaşandı fakat düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz toplantılarla bunların üstesinden gelindi. İş bölümünü de adil bir şekilde yaparak, herkes kendi sorumluluklarını üstlendiğinde bir sorunumuz olmadı. Herkes birbirine yardımcı oldu.

Süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Ortaya nasıl eserler çıktı?

Pandemi olmaya başladığı sürede kendi evimdeydim ve aylarca elime fırça alamadım. Çok bunalmış hissediyordum. Sapanca fikrinin olması beni çok heyecanlandırdı fakat bu tıkanıklığın devam etmesinden korkmuştum. Oraya gittiğim anda doğanın da verdiği enerjiyle çok verimli bir süreç yaşadım. Normalde yapmaya çekindiğim her tekniği denedim ve sonuçlar beni çok memnun etti. Umarım görenler de benimle aynı fikre kapılır.

Sergide kaç eseriniz olacak?

Sergiye toplam 13 büyük, 8 küçük resim ile katılıyorum.

 

OKAN KARAÇAM

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

25 yaşında ve Işık üniversitesi heykel anadalından yeni mezun oldum. Resim odaklı üniversiteye başlarken üç boyutun sanattaki etkisine kapılarak heykel derslerine geçtim.

Pandemi sürecinde Sapanca’da bir yerleşkede birarada üretme fikri nasıl gelişti?

2020 yazının başında pandemiyle beraber okulların kapanmasıyla Sapanca’daki yerleşkede atölyeyi kurmaya ve düzenlemeye başladık. İlk olarak mezuniyetimi orada yaptığım işlerle gerçekleştirdim. Yavaş yavaş evdeki düzen oturuyordu ve başka sanatçıları da davet etme fikri gerçekleşmeye başladı. Görsel sanatlar bölümünden olan arkadaşlarım geldiler ve üretimimiz hız kazandı.

Birlikte vakit nasıl geçti? İşbölümü nasıl gerçekleşti?

Yerleşkedeki insan sayısı arttıkça komün yaşam zorlukları kendini gösterdi. Yaz başında iş bölümü yok sayılabilirdi. Daha hazırda en ufak bir şey yokken baştan düzenlemek kolay değildi. Çalışan sayısı arttıkça iş bölümü düzenledi.

Süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Ortaya nasıl eserler çıktı?

Sürecin üretimimdeki etkisi çok büyük. Başlarda yaşadığım zorluklar gün geçtikçe azaldı. Teknik aksaklıklar yaşadığımız çok zaman oldu. Bulunduğum ormanlık alanın özellikle benim gibi kendine ağaçları ana konu edinmiş birine faydası nasıl dokunmasın? Ortaya çıkarttığım her eserin altında Sapanca’nın doğasının katkısı çok büyük.

Sergide kaç eseriniz olacak?

Sergiye 3 resim ve 15 heykel ile katılıyorum.

 

ZEYNEP BÜŞRA DEMİR

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Zeynep Büşra Demir. Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Görsel Sanatlar, Resim bölümünden tam burslu olarak mezun oldum. Işık Üniversitesi lisans eğitimimin üçüncü yılında değişim programı kapsamında Finlandiya’da, Saimaa University of Applied Sciences’ta bir sene güzel sanatlar, heykel eğitimi aldım.

“Mekanı Düşlemek: Ev” başlığı altındaki çalışmalarımda; zamanın, anıların, düşlerin, korkuların, çatışmaların oluşturduğu bir çatının altında arayışımı sürdürüyorum. Bir metafor olarak “ev,” düşüncelerime, anılarıma ve düşlerime rehberlik ediyor. Ev, hafıza, benlik, birey, aile, kimlik kavramlarının yanısıra, içerisi ve dışarısı diyalektiğinde toplum, çevre, yer, aidiyet, coğrafya gibi kavramların bende yarattığı anlamları irdeliyorum.

Süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Ortaya nasıl eserler çıktı?

“Mekanı Düşlemek: Ev” adı serim pandemi döneminin öncesinde, mekana dair sorular sorarak oluşmaya başladı. Bu sorulara cevap arayışlarımda hocamız Halil Akdeniz rehberliğinde çalışmalarımı ilerlettim. Resimlerimin çoğunu karantina zamanında yaptım ve bu dönem çalışmalarımın belirleyicisi oldu. Eve hapsolduğumuz bu sıralarda evimin balkonunda resimler yaptım ayrıca enstalasyon çalışmalarım da bu dönemde tasarlanarak hayat buldu.

“Mekânı Düşlemek: Ev” adlı seride, tuval yüzeyini keserek negatif kolajı gerçekleştirme, fiziksel boyut sınırlandırmasını aşmayı amaçlıyorum. Mekân, ev, aidiyet kavramları üzerinde çalışarak gerçek espası sanatın malzemesi yapmayı ve enerjiyi tuvalin dışına uzatmayı hedeflemekteyim. Tuvalin ardına yeni bir katman yaratarak, görünen katmanın ardına, mekana dair sorular oluşturmayı amaçlıyorum. Resimlerimde ve video enstalasyon çalışmalarımda uzama açılmayı amaçlıyorum. Bununla birlikte en büyük yardımı ışıktan alıyorum. Işık, gölge, boşluk ve kaide aynı anda çalışmalarıma hizmet ediyor ve bizi zamanın ve mekanın sonsuzluğuna dayanan sürecine tanık ediyor. Böylelikle ev kavramı çerçevesinde, bir mekan düşü yaratmayı amaçlıyorum.

Sergide kaç eseriniz olacak?

Sergide dört adet resmim, dokuz adet enstalasyon çalışmam ve bununla birlikte bir adet video art çalışmam bulunuyor. Sanatçılara özgür ve alternatif bir üretim ve sergileme alanı sağlayan Kâzım Art ve Binbirdirek Sarnıcı’na da teşekkür ediyorum.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir