Meryem Uzerli: “Çocuk Allah’tan bir hediye, kimse kimseyi yargılamasın”

featured

İşte o röportaj…

* Son görüşmemizden bir hafta sonra Almanya’ya gittiniz ve karantinaya girdik…
En son seninle konuştuk, sonra bütün dünya yıkıldı sanki…

* Karantina süreci nasıl geçti?
24 saat biz bizeydik. Sadece market ve eczane için dışarıya çıkıyorduk. Her şey durdu; biz kendimizi korumaya ve olan biteni anlamaya çalıştık.

*Nelerle yüzleştiniz yaşadığınız bu süreçte?
Geçen bir-iki yılda işlerim yüzünden çok seyahat etmiştim. Kızım Lara bu nedenle bazı üzüntüler yaşamış. Evde kaldığımız o dönemde bunları konuştuk. Bana korkuları, üzüntülerini ve düşüncelerini net bir şekilde anlattı, hissettirdi. Bu süreçte onun kalbinin içini daha çok anladım.

* Neymiş onu üzen şeyler?

Yaptığım iş… Onun için oyuncu olmak demek çok seyahat etmek demek. Bana “Niye oyuncu oldun” diye soruyor. “Bankada çalışırdın. Akşam 5’ten sonra eve gelirdin. Öğretmen olurdun, aynı yerde olurduk” gibi şeyler söyledi. Ben de ona yaptığım işi, onun benim için önemini ve kendi duygularımı açıkladım. Hiç olmadığımız kadar yakınlaştık. Şimdi o da oyuncu olmak istiyor.

Gayet mutlu ve huzurluyum

* Şimdi hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Hepimiz çıplak doğduk. Hayatlarımız sonradan kaderle, kısmetle şekillendi. Bir gün geldi doğdum, bir gün gelecek öleceğim. Şimdi o iki noktanın arasında insan olarak dolaşıyorum.

* O iki nokta arasındaki yolculuktan memnun musunuz?
Evet. Bugüne kadar bir sürü şey yaşadım. Duygusal anlamda, iş anlamında… Herkes gibi, her anlamda… Ama şu an olduğum noktadan gayet mutlu ve huzurluyum. Şükürler olsun, iyi bir dönemdeyim, hiçbir şikâyetim yok.

* Peki 10 yıl önceki Meryem’i görseniz ona nasıl bir nasihat verirdiniz?
10 yıl önce tam da bu dönemde ‘Muhteşem Yüzyıl’ın seçmelerine katılmıştım ve rolü almıştım. Ekimde dizinin çekimleri başlayacaktı. İstanbul’a yeni taşınmıştım…

* Tamam, o halde şimdi o Meryem’e seslenmenin tam zamanı… Ona neler söylemek istersiniz?
“O kadar korkma, kendini o kadar da yalnız hissetme. Her şeyi mükemmel yapman gerekmiyor, kendine o kadar baskı yapma. Herkesin senden büyük beklentileri var. O beklentileri biraz hafife al, daha çok keyfini çıkar, biraz daha nefes al” derdim. Herkesi mutlu etmek için elimden geleni yapıyordum ama herkesi mutlu etmek mümkün değil. Etrafımdakilere de “Biliyorum, benim için iyisini istiyorsunuz ama bana baskı yapmak yerine daha çok destek olun” diye rica ederdim.

Yalnız değilim, hayatımda biri var 

* En son konuştuğumuzda yalnızdınız. Peki şimdi kalbinizde, hayatınızda biri var mı?
Aslında hiçbir zaman çok yalnız değildim. Şu anda da yalnız değilim. Hayatımda biri var.

* Âşık mısınız?
Aşk senin için ne demek? Mesela kalbin hızla çarpması mı?

* Almanya’daki sevgiliniz araya mesafelerin girmesine ne diyecek?
Böyle bir şey için kızan biri yanımda olamaz zaten. Bana diş macununu açık bıraktın ya da aramayı unuttun diye kızabilir. Ama benim hayat yolculuğumu kimse engelleyemez. Ben bir sanatçıyım, eğer bir sanatçıya “Sanatçı olma” dersen, o kişi delirir.

* Sizinle tanıştığında Türkiye’deki şöhretinizi biliyor muydu?
Sonradan öğrendi.

* Nereli?
Amerikalı. Amerika’dan Lara ve benim için Almanya’ya taşındı.

* Evlenir misiniz?
Hazır hissedersem evlenirim.

* Sizin için Amerika’dan gelmiş ama yazık değil mi?
(Gülüyor) Korona yılındayız. Öyle 20-30 kişi davet edip maskeyle bir düğün yapmak gibi bir hayalim yok. Sonra bakarız neler olacak.

Bazen dükkânda kahve, çay servisi yapıyorum 

* Berlin’de bir kafe açtınız. İsmi ‘Nosh Nosh’. Ne demek bu?
Ufak tefek şeyler atıştırmak…

* Nereden çıktı kafe fikri?
Hep bir hayalim vardı, bir dükkânda müşteri olarak kapalı kalıyorsun, seni orada unutuyorlar. Ve bir gece geçirmen gerekiyor. Dükkândaki her şeyden tadıyorsun. Bu kafeyi de beraber hayal kurabildiğim arkadaşlarımla iki yıl önce konuşmaya başladık. Beş ortak, adım adım hayallerimiz gerçekleşti. Şimdi Berlin’de ikinci şubemizi açtık. Konsepti diğer ülkelere taşıma konusunda neler olacağını zaman gösterecek. Ama yarım, canım, kanım Türk olduğu için yurtdışındaki ilk şube umarım Türkiye’de olur.

* Oraya uğrayanlar sizi görebiliyor mu?

Bazen haftada dört-beş gün gidiyorum. Dükkânda gerçek organik malzemelerden yapılan doğal yiyecekler var. Çikolata, zeytinyağı, reçel, kahve, dondurma, makaron, çok çeşitli kuruyemişler ve kuru meyveler… Bazen ben de orada insanlara kahve, çay servisi yaparak çalışıyorum. Çok keyifli bir iş.

Şöhret gerçek olmayan bir şey

* Kassel’de doğup büyüdünüz. Sonra Hamburg, Berlin ve İstanbul… Anne-babanız ne iş yapıyordu?
Babam felsefe okudu. Yazılar yazdı. Annem öğretmendi, sonra öğretmenlere eğitim veren bir departmanda ve Avrupa Parlamentosu’nda çalıştı.

* Oyunculuk nereden çıktı?
En yakın arkadaşımın babası küçük şehrimizdeki tiyatronun sahibiydi. Çocuk yaşta bazen bir ağacı, bazen oyunlardaki çocuk karakterleri canlandırdım. Tiyatroda büyüdüm. Öğretmenlerime hep “İçimde o kadar çok duygu var ki bunları nasıl yaşayacağım” derdim. 17 yaşımda ailemin yanından ayrılıp bir tiyatro okuluna yazıldım.

* Hayatınız didik didik incelenmeye başladıktan sonra ünlü olduğunuza pişman oldunuz mu?
Şöhret gerçek olmayan bir şey. Medya dünyası bunu kuruyor. Benim yorulmam ancak insani konulardan olursa olur.

Çocuk Allah’tan bir hediye, kimse kimseyi yargılamasın

* Tek başına çocuk büyütmenin zorlukları neler?

Herkesin hayatı farklı. Kendi adıma konuşabilirim. Benim içimde hep; ne olursa olsun Allah yanımda ve ben bunu bir şekilde başaracağım hissi vardı. Çocuk Allah’tan bir hediye ve insan olarak başka bir insanı dünyaya getirmek bir mucize. Bu konuda kimsenin kimseyi yargılamaması lazım. Günah olur. Sadece sevgi, güç ve inanç olmalı. Şükretmek beni o kadar güçlendirdi ki başka sesler, başka düşünceler beni aşağıya çekmedi. Sen Allah’tan gelen mucizelere izin verirsen hayat da sana farklı kapılar açıyor.

* İkinci kez anne olacaksınız, hamilelik nasıl gidiyor?
Bu röportajın konusu bu değil. Bir dahaki sefere konuşuruz.

Röportajın tamamını okumak için tıklayın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir