Kadın cinayetleri son 10 yılda 3 kat arttı…

featured

Bu kadın cinayetleri korona virüsünden daha çok acıtıyor insanı. Korona virüsünün aşısı bulundu. Ama bu kadın cinayetlerinin sonu gelmiyor. Toplumun bu derin yarası giderek daha korkunç, daha vahşi yöntemlerle kanamaya devam ediyor.

Aylin Sözer, Selda Taş ve Vesile Dönmez aynı gün öldürülürken bir kez daha “yeter” diye haykırdık. Fakat yetmiyor. Bu sesi duy, duy, diyoruz duyan yok. Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı her cinayetten sonra bir müjde gibi yargılamaya katılacaklarını açıklıyor. Bu açıklama bir şarkı sözünü anımsatıyor:

“Şimdi soruyorum büküp boynumu

Daha önceleri neredeydiniz?”

Demek istediğimiz cinayet işlenmeden önce önleyici ne tedbirler alıyor, nasıl çalışıyor, neler yapıyorsunuz?

Daha öncesinde Nahide Opuz davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi  kadını aile içi şiddetten etkili korumayan tek ülke Türkiye olduğu için mahkumiyet kararı vermişti. Anımsayalım; Opuz’un annesi öldürülmüştü. Opuz Annesinin öldürülmesinden sonra 2012 yılında AİHM’ başvurdu, yetkililerce yaşam haklarının korunmadığını, katlanmak zorunda kaldıklarını şiddet ve tehditlere yerel makamların duyarsız kaldıklarını ileri sürdü. Mahkeme, kendi tarihinde ilk kez aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı için bir devleti sorumlu tutmuş; Türkiye’nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, kocasından koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmetmiş ve Türkiye’yi tazminata mahkûm etmişti. Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “yaşam hakkını güvence altına alan 2. maddesi ile “işkence ve insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağını düzenleyen 3. maddesiyle “mahkemelere etkin başvuru hakkına dair 13. maddesine dayandırılmıştı.

O günlerden bugüne değişen bir şey var mı? Hayır kadına, çocuğa, hayvana şiddet girerek artıyor.

KADIN CİNAYETLERİ SON 10 YILDA 3 KAT ARTTI

Bakın Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun istatistiklerine göre 2020 yılının 11 ayında şüpheli ölümlerle birlikte 436 kadın öldürüldü. Son 10 yılda 3 katına çıkan sayılar ürpertirken tabloya şimdide bir günde üç kadın cinayeti eklendi. Bunlardan Aylin Sözer, Kemal Ayyıldız tarafından önce boğazından bıçaklandı, ardından yakıldı. Selda Taş, eşi Mehmet Taş tarafından kafasından vurularak öldürüldü. Vesile Dönmez, kendisini rehin alan oğlu tarafından pompalı tüfekle vuruldu!

Kadınlar için en tehlikeli yerlerden biri de kendi evleri, yuvaları; cinayetlerin %72.8’i evde, %15’i sokakta işleniyor.

Kadınlar çoğu kez tabancayla kurşunlanarak, boğularak, bıçaklanarak, şişlenerek, diri diri gömülüp üzerlerine beton atılarak, parçalar ayrılıp çöplüğe atılarak veya buzdolabına konularak, balkonlardan atılarak öldürülüyor.

Öldürenlerin büyük çoğunluğu da en çok sevgi, saygı ve sevecenlik bekledikleri kişiler.

Yargılama aşamalarında artık klasik hale gelen savunmalar ise; beni tahrik etti, erkekliğimle, gururumla oynadı küfretti, çok sevdiğim için başkasına yar etmedim gibi şeylerdi.

Ayrıca bu kişiler de “nasıl olsa af çıkacak, indirim uygulanacak” psikolojisi ve umudu var.

MODA OLDU

Artık vahşice öldürülen kadınların arkasından bir de onların onurlarını zedeleyen, anılarını kirleten ve geride kalan ailelerine travma yaşatan açıklamalar ve savunmalar yapılıyor. Bunun örneğini Ceren Damar olayında görmüştük. Pınar Gültekin içinde Antalya Muratpaşa Belediye’sinde çalışan Ali Haydar Yatgın adlı biri Pınar’ın bardan bara koşan, paralı ve evli erkekleri bulan onları tehdit eden, yuva yıkan biri olarak sosyal medyada tanıtmış. Ancak Muratpaşa Belediyesi bu kişinin görüşlerini paylaşmadığını bildirerek işine son vermişti.

Sonuçta vahşete kurban giden kadınların aileleri daha acılarını bile yaşamadan bu kez çocuklarına, kardeşlerine, eşlerine, annelerine yapılan acımasız iftiralar ve yargı aşamasında meslek ilkeleri ile bağdaşmayan sözde savunmalar nedeni ile büyük travmalar yaşamak zorunda kalıyorlar.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir