Eskiden “Beni Katar Şeyhi gibi karşıladılar” cümlesi bakın hangi durumlarda kullanılırdı?

featured

Bu aralar gerek tank palet fabrikası ve gerekse Borsa İstanbul’un Katara satılması ile diğer ilişkilerimiz nedeni ile güncel siyasette ve medyada Katarla ilgili tartışmaların olmadığı gün yok. Fakat ben yıllarca önce Onursal Yargıtay Üyesi rahmetli Zekai Özdil’in anılarından yola çıkarak Katar Şeyhi ile ilgili bir alıntıyı sizlere sunmak istiyorum.

Yıl 1958. Zekai bey genç bir adliye müfettişi olarak başmüfettiş Abidin Önortaç ile Ordu ili Ulubey ilçesine denetim için gider. Binanın üst katı Adliye alt katı cezaevidir. Anı şöyle devam ediyor:

“WC de cezaevinin avlusunun dip köşesinde. Adliyenin bağımsız bir tuvaleti yok. Ortaklaşa kullanıyorlar. Abidin ağabeyim sıkışmış. Mübaşir, onu içerdeki merdivenden indirip tuvalete götürdü. Üst kattan cezaevinin avlusu görülüyor. Hükümlü ve tutuklular hemen iki sıra halinde bir koridor oluşturdular. Abidin bey bunların arasından geçip tuvalete girdi. Çıktığı zaman kiminin elinde havlu, kiminin elinde ibrik, kiminin elinde sabun… Abidin beyi karşıladılar..

Kibar ağabeyim bu ikramlara zor katlandı ve canını yukarı kata attı.

Yahu Beni Katar şeyhi gibi karşıladılar” dedi.

Güler misin, ağlar mısın? Bu yüzden Ulubey ilçesinde tuvalet ihtiyacımız büyük bir sorun oldu.”

İ. Zekai Özdil’in yukarıdaki anısını 1999 yılında yayınladığı “Meslek Anılarım” isimli kitabından aldım. Çok değerli bir hukukçu olan rahmetli Özdil kitabının “Kalbime Yerleştirdiğim Meslektaşlarım” başlıklı kısmında: “Hem mesleğin hem insanlığın en üstün meziyetlerini, özelliklerini üzerlerinde toplamışlardır. Adaletin ak yüzüdürler. Sevgileri, anıları ölünceye kadar kalbimde çağlayacaktır.” demektedir

Rahmetli Özdil’in Kalbine Yerleştirdiği yaşayan 17 Meslektaşından biri olarak benden de söz etmesi onun kalbinde çağlamak beni onurlandırmıştı. Bu değerli hukuk üstadımıza bir kez daha rahmet diliyor, şükranlarımı sunuyorum. Yıldızlar yağsın üzerine ve ışıklar içinde olsun diyorum.

BENİM DERDİM ADALET

Birçok hukukçunun anılarında okuduğum gibi benim de yaşadığım bir olaydır; derdi adalet olan insanlar!

Bazen davalı veya avukatı da savunur: “Efendim oranın parasal değeri yoktur, mahkeme ve keşif için yapılacak masrafa sizin bizim emeğimize yazık”

Ama bilge Anadolu insanı bu savunmanın karşısında direnir ve “Biz paranın pulun peşinde değil hukukun adaletin peşindeyiz hakim beğ” derler.

Ne güzel şeydir adaletin izini sürmek ve peşinde olmak!

DEMİRCİNİN KÖPEĞİ

Çakalın biri aç kalınca kasabaya inmiş.

Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş, Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış yemiş, nihayet bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzel mideye indirmiş…

Çakalın ve etin kokusunu alan kasabanın tüm köpekleri toplanmış, çakalı yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar.

Çakal önde, köpekler de arkada, amansız bir kovalamaca koşuşturmaca başlamış ama bir süre sonra, sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış.

Bir müddet daha geçince de bu sefer fırıncının köpeği, çakalı takibi bırakmak zorunda kalmış.

En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.

Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Çakal önde demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken ve kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan sonra da tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken çakal dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;

-Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da, Lan ben demirciye ne yaptım ki bi türlü ayrılmıyorsun peşimden?

İşte, Çakalın anlamadığı:

Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşinde.

Çakalın kafasındaki sistem karşılıklı menfaate dayalı bir kapitalist sistem… Demircinin köpeğindeki ise, evrensel hukuk… “Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun”

Diye düşünüyor demircinin köpeği…

O yüzden hikayedeki çakallar, demircinin köpeği gibi yalnızca hak peşinde koşanları asla anlayamayacak ve bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın diye düşüneceklerdir. Ama dünya ancak demircinin adalet bekçileri ile her zaman güzel olacaktır…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir