Dünyada küresel borç sorunu ve yeni hikâye arayışı?

Pandeminin neden olduğu en önemli problemlerden birisi de tüm dünyada ülkelerin artan dış borçları nedeniyle ortaya çıkan dış borç sorunudur. Pandeminin ortaya çıkardığı ekonomik sonuçlar, 2. Dünya Savaşı’nın yola açtığı sorunlarla karşılaştırılıyor. Bu bağlamda pandemi neticesinde yoksul ülkelerin başı çektiği birçok ülkede 1970 ve 1990’lı yılların sonunda yaşanan dış borç krizlerine benzer krizlerin yaşanma ihtimali var.

Bu dönemde artan kamu harcamaları ve düşen üretimler nedeniyle ülkelerin dış borç ihtiyacı artmıştır. Artan dış borç ihtiyacı özellikle yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin borç stoklarını, anapara ve faiz yüklerini ekonomileri açısından önemli riskler taşıyan noktalara getirmiştir.

Çünkü dış borç miktarı arttıkça, bu borçların anapara ve faiz ödemelerini kapsayan dış borç servisi miktarı daha hızlı bir şekilde yükselecektir. Artan dış borç servisi borcun borç ile ödenmesine yol açabilecek, yani borç-faiz sarmalının hızlanmasına ön ayak olarak dış borç miktarının devasa boyutlara ulaşmasına neden olabilecektir.

Bu sarmal nedeniyle dış borcun ekonomiye maliyeti alınan borcun ekonomiye katkısından daha fazla olacaktır. Bu da birçok ülke ekonomisinde dış borcun çevrilmesi konusunda ciddi sorunlar ile karşılaşılmasına neden olabilir.

DIŞ BORCUN ÇEVRİLMESİ YA DA ÇEVRİLMEMESİ

Dış borcun çevrilmesi ekonomilerin kapasitesi ile birebir ilişkilidir. Gelişmiş, gelişmekte olan ve yoksul ülkeler için dış borcun miktarı ülke ekonomilerini farklı derecede etkilemektedir.

Gelişmiş ülkelerde dış borcun miktarı yüksek olsa da bu ülkelerin yüksek GSYH’si ve sahip oldukları kredibilite sayesinde dış borçlarını çevirebilmeleri kolaylaşıyor. Diğer yandan, gelişmiş ülkeler yüksek ihracat kapasiteleri dolaysıyla elde etikleri ve edecekleri döviz sayesinde borçlarının anapara ve faiz ödemelerini kolaylıkla yerine getirmektedirler.

Ama düşük gelirli olarak tanımlanan yoksul ülkelerin pandemi ile beraber artan kırılganlıkları, düşen üretimleri ve istenen seviyede olmayan ihracat gelirleri nedeniyle bu grupta yer alan birçok ülkenin borç miktarı artıyor. Çünkü yoksul ülkelerin düşük GSYH’si ve artan dış borcu nedeniyle dış borç/GSYH oranı artacaktır.

Dolayısıyla yoksul ülkelerin borç/GSYH oranı nedeniyle iflasın eşiğine gelecekleri yüksek ihtimaldir. Bu nedenle pandemi sonrasında yoksul ülkelerin borç ötelemeleri ve belki de birçok ülkenin borçlarının tıraşlanması yoluna gidilmesi zorunlu bir hal alacaktır.

Diğer yandan, orta gelirli ya da gelişmekte olan ülkeler için dış borcun kolayca çevrilmesi birçok koşula bağlıdır.

Gelişmekte olan ülkeler ekonomi tarihlerinde birçok dış borç krizi yaşamışlardır. Dış borcun çevrilmesinin kolaylaştırılması ve benzeri krizler yaşamamaları bu ülkelerin ekonomik kırılganlıklarının azaltılmasına, üretimlerinin arttırılmasına, ihracatın miktarı yanında ihraç ettikleri malların niteliklerinin artırılmasına, ülke risk priminin düşürülmesine ve dolaysıyla düşük faizle borçlanmanın gerçekleşmesine bağlıdır.

NORMALLEŞME SONRASI EKONOMİLERDE YENİ HİKAYE İHTİYACI

Pandemi sonrası dönemde ülkelerde yaşanılan daralmalar artan dış borçlar ve diğer ekonomik ve sosyal sorunların giderilmesi için ekonomilerde yeni hikâye arayışları olacağı açıktır.

Pandemi sonrası ekonomideki normalleşme adına birçok yeni sosyal politika, maliye politikası ve para politikası uygulamasına ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle, bir yandan ekonomilerde hasar tespitinin yapılması diğer yandan bu hasarın nasıl tamir edileceği ve en önemlisi de nasıl bir ekonomi hikayesi yazılacağı önemli hale gelmektedir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir