Çerkes sürgünü ve soykırımı 157. yılında da unutulmadı! 21 Mayıs 1864’te katledilen binlerce Çerkes anılıyor…

featured

Çerkesya Hareketi, Çerkes Soykırımı ve Sürgünü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Çerkeslerin Çerkesya’nın yerli halkı olduğunu vurguladı. Açıklamada, “Dilimiz, kültürümüz, gelenek göreneklerimiz ve yaşam biçimimiz bu topraklarda yaşadığımız binlerce yıl içinde şekillendi. Vatanımız Çerkesya’da ulusumuzun ortaya çıktığı tarihsel süreç içinde sürekli olarak saldırganlara karşı vatanımızı, özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve yarattığımız değerleri savunmak zorunda kaldık. Büyük bedeller ödedik.”

“Anavatanımız işgal edildi”

Rusya İmparatorluğu’nun yayılmacı-emperyalist politikalarının 19. yüzyılın 2. yarısından sonra Çerkes halkı için sonuçları bugün de devam eden bir ulusal trajediye neden oldu ifade edilen açıklamaya, şöyle devam edildi: “Rusya İmparatorluğu’na karşı yüzyıldan uzun süren savaşımızı 1864 yılında kesin olarak kaybettik. Anavatanımız Çerkesya işgal edildi, halkımız; kadın, çocuk, yaşlı demeden vatanından sürüldü ve yerleşim birimlerimiz, ekinlerimiz, bahçelerimiz ateşe verilerek halkımızın bütün yaşam dinamikleri bilinçli bir şekilde tahrip edildi.”

“Rusya sorumluluğunu almıyor”

Çerkesya Hareketi’nin açıklamasına şöyle devam edildi: “Bugün yaklaşık olarak 750 bin Çerkes (Çerkesler, Adığeler, Kabardeyler, Şhapsığlar) tarihsel vatanlarının yüzde 20’si kadar bile olmayan bir coğrafyada ve Rusya Federasyonu’nun 6 birimine dağılmış bir şekilde (Adığe Cumhuriyeti, Karaçay Çerkes Cumhuriyeti, Kabardey Balkar Cumhuriyeti, Krasnodar ve Stavropol bölgeleri ve Kuzey Osetya’nın Mezdegu yöresi) yaşamakta, demokratik olduğu iddia edilen Rusya Federasyonu, Çerkes halkına karşı Rusya İmparatorluğu’nun politikalarını uygulamaya devam etmektedir. Keza, 6 milyondan fazla insanımız halen diasporada 50 farklı ülkeye dağılmış bir halde yaşamaya devam etmekte, dillerini ve kültürlerini kaybetmekte, asimile olmaktalar. Rusya Federasyonu Devlet Duma’sına bir kaç kez Çerkes soykırımını tanıması için başvuru yaptık; ama dini ve etnik önyargılarını aşamayan Rus yetkililer, Rusya devletinin geçmişte yaptığı bu vahşetin yasal ve ahlaki sorumluluğunu almayı reddettiler.”

Çerkeslerin talepleri

Açıklamada Rusya Federasyonu’ndan Rusya İmparatorluğu’nun Çerkes halkını soykırımdan geçirdiği ve tarihsel vatanlarından sürdüğü gerçeğini kabul etmesi, Çerkeslerin dağınık-birbirinden kopuk bir şekilde yaşamalarının varlıkları için en büyük tehdit olduğunu ve bu tehdidin bölgemizde barışı, huzuru ve kardeşliği tesis etmeye hizmet etmediğini görmesi istendi.

Açıklamada Rusya’dan talep edilenler şöyle sıralandı:

-Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nü tanımalı, 21 Mayıslar tüm dünyada “Çerkes Soykırımı ve Sürgünü Günü” olarak anılmalı ve Çerkesler için resmi tatil olmalıdır;

-Anavatanımızda tek bir idari birimde ve egemen bir ulus olarak yaşayabilmemiz için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıdır;

-Tarihsel vatanımızda asimilasyon politikalarına son vermeli, dilimizin, kültürümüzün ve dini dokumuzun bozulmaması, idamesi ve geliştirilmesi için devlet desteği sağlanmalıdır;

-Diasporada yaşayan Çerkeslere, UNPO’nun 1997 yılında, Gürcistan’ın 2011 yılında aldıkları kararlarda olduğu gibi, “Sürgün Ulus” statüsü vermeli; anavatanlarına dönmek isteyenlerin dönüşlerini kolaylaştırıcı-teşvik edici önlemler almalı, maddi ve manevi olarak desteklemeli ve “Vatana Dönüş”ün hukuki altyapısını hazırlamalıdır;

-Çerkeslere, Rusya Federasyonu’nda yaşıyor olma şartı aramaksızın “kolaylaştırılmış” vatandaşlık hakkı vermeli, tarihsel vatanlarında yaşama, ev ve iş bulma konularında özel ayrıcalıklar tanımalıdır;

-Diasporada yaşamaya devam edecek soydaşlarımızın kimliklerini, dillerini ve kültürlerini yaşatabilmeleri için ilgili devletlerle diyalog kurmalı, kurumlarımızı maddi ve manevi olarak desteklemelidir;

-Dünyada savaş veya çatışmaların yaşandığı ülkelerdeki ( Suriye gibi ) Çerkeslerin can güvenliklerinin ve anavatana dönüşlerinin sağlanması konusunda aktif rol üstlenmelidir.

-Anavatanımızda Çerkes Ulusal sorunlarına duyarlı insanlarımıza baskı yapmamalıdır.

-Çerkes halkı, dünyanın en barışçıl ve demokratik halklarından biridir. Bütün dünya halkları gibi birlik içinde ve gelecek kaygısı olmadan, komşuları ile kardeşçe yaşamak istemektedir. Adalet, hak ve hukuk talep etmektedir. Bu konuda bütün dünyadan destek beklemektedir. Bu kocaman dünyada Çerkes halkına ve tarihi vatanı Çerkesya’ya bir yer olmalı!

Çerkes sürgünü ve soykırımının tarihçesi

Sıcak denizlere inmek isteyen Rus İmparatorluğu sınırlarını Güney’e genişletmek istiyordu. 1714 yılında I. Petro Kafkasyayı işgal planı kurdu. Bu planı uygulamaya koyamasa da, işgalin gerçekleşmesi için politik ve ideolojik temeli attı. Kafkasya’daki bazı devletler teslim olarak Rusya’ya katılmayı kabul etse de, Çerkesler Rus ilhakını koşulsuz şartsız reddetti, böylece, Rusların savaş yoluyla ele geçirdiği halklar kategorisine girmiş oldu.

Orta çağ’da Hristiyan olan Çerkesler, genellikle Gürcüler ile ittifak halindeydi ve hem Gürcüler hem Çerkesler Ruslarla arasını iyi tutmak istiyordu. 1561’de Korkunç İvan, Kabardey prensi Temruk İdar’un kızı Goshan ile evlendi ve ona Mariya adını verdi. Ancak Çerkesler Osmanlı ile dost olmak sebebiyle İslam’ı kabul ettikten sonra, Rusya Çerkeslere düşman gözüyle bakmaya başladı.[25][26] Buna rağmen, Çerkes halkının arasında hala Pagan ve Hristiyanlar vardı. Çerkesya’da en Müslüman bölge, Muhammad Amin tarafından yönetilen ve şeriatı kabul eden Abzeh bölgesiydi.

Çerkesya ile savaş

1763 yılında Rus İmparatorluğu Çerkesya işgalini başlattı ve Rus-Çerkes Savaşı başladı. Çerkesya’ya saldıran Ruslar, beklemedikleri kadar sıkı bir direnişle karşılaştılar. Rus-Çerkes savaşı sırasınca iki taraf da birbirine pek çok baskınlar düzenledi. Ruslar Çerkes köylerini yakıp yıkarken bölgedeki Kozaklar Çerkes köylerini yağmalamayı bir gelenek haline getirmişti. Buna karşı pek çok Çerkes kabilesi Ruslara karşı akınlar düzenliyordu.

1772 yılında general De-Medem, 12 Çerkes prensini diplomatik barış teklifi yapılacağını söyleyerek davet etti, ancak prensler geldiğinde hepsini esir aldı. Çerkes ordusu 25.000 süvari ile De-Medem’in kışlasını kuşattı. De- Medem bunun ardından esirleri serbest bırakmak zorunda kaldı. Çeçenlerin de savaşa dahil olmasıyla Çerkesler ve Çeçenler kurulan kalelere sık sık saldırılar düzenliyorlardı.

Edirne antlaşması ile Osmanlı ve Avrupa devletleri tarafından alınan ortak kararla Çerkesya Ruslara verilse de, Çerkesler bu antlaşmayı “Size ait olmayan toprakları başkasına veremezsiniz” mesajıyla reddetti. Çerkeslerin bu tavrına en büyük destej Alman ekonomist Karl Marx’dan geldi. Çerkeslerin Çerkeslerin teslim olmayacağını anlayan Rusya, Çerkes köy ve kasabalarını yakıp yıkmaya ve halkı katletmeye başladı.

Sertleşen direniş

Bu katliam taktikleri Çerkesleri daha fazla sinirlendirdi. Bunun ardından birçok Çerkes prensi, hatta yüzyıllardır rekabet içinde olan prensler el ele vererek daha sıkı direnmeye başladı, bu sırada pek çok işgalci Rus ordusu yenilgiye uğradı, bazıları tamamen yok edildi. Avrupa’da, özellikle İngiltere’de, Ruslara karşı direnen Çerkeslere karşı büyük bir sempati oluşmaya başladı. Ruslar, gittikçe artan direnişe karşı, Çerkes köylerini yok ederek üzerine yollar ve kaleler ve Rus köyleri inşa etmeye başladı, köylerin Rus çıkarları için içindeki herkes ve her şey ile tamamen yok edilmesi standart bir taktik haline geldi.

1837 yılında, bazı Çerkes liderleri, Ruslara beyaz barış önererek daha fazla kan dökülmemesi gerektiğini söyledi. Ruslar, bu teklife cevap olarak 36 Çerkes köyünü yakıp Kozak üsleri yaptı ve General Yermolov tarafından gönderilen “Bizim Çerkes topraklarına ihtiyacımız var, Çerkes halkına değil.” mesajını yolladı. 1856 Paris antlaşmasında İngiliz temsilcisi Yarl Clarendon Çerkesya’nın bağımsız bir devlet olarak kalmasında ısrarcı olduysa da, Çerkes topraklarının Rusya’ya verilmesini isteyen Fransız, Rus ve Osmanlı temsilcileri bunu reddetti. Çerkesler, ülkelerini 1763-1864 yılları arasında 101 yıl boyunca savunarak, Kafkasya’da Ruslara karşı en uzun direnen halk oldu.

1862 yılında sürgün ve soykırım hazırlıkları başladıktan sonra, bölgeye Rus göçleri başlatıldı. 1864 Mayıs ayında 20.000 atlıdan oluşan son Çerkes ordusu ile 100.000 kişilik Rus ordusu arasında son bir savaş yaşandı. Çerkesler kısa süre içinde yenik düştü ve böylece 21 Mayıs 1864 resmi olarak savaşın bitişi oldu. Ardından, Rus İmparatorluğuna teslim olarak itaat etmeyen herkes tüm köyüyle beraber öldürüldü.

Sürgünün ana hedefi, Çerkeslerin (Adığelerin) yok edilmesi olsa da, olaylardan bazı Abhaz, Abazin, Çeçen, İnguş, Oset ve diğer Müslüman Kafkas toplulukları da etkilenmiştir. Tam olarak kaç kişinin etkilendiği bilinmese de, araştırmacılar Çerkes nüfusunun en az %75’i, %90, %94, veya %95-%97’sinin etkilendiğini öne sürmüştür. Bu oranlar göz önüne alınarak etkilenen kişi sayısı tahmini olarak 600.000 ile 1.500.000 arasında kabul edilir. Stephen Shenfield’e göre, toplam 1.5000.000 kişi etkilenmiştir.

Karaçay ve Balkarlar savaşmadan teslim olduğu için çok fazla etkilenmese de, Abhazlar Çerkeslerle birlik olduğu için nüfusunun %60’ını kaybetmiştir.

Kaç kişi katledildi?

Rus kaynaklarına göre, 1863-64 yılları süresince 418.000 kişi Osmanlı’ya sürülmüştür. 1858-65 yılları arasında sürülenlerin toplam sayısı 493.000 olarak kaydedilmiştir. 45.023 Natuhay, 27.337 Abadzeh, 165.626 Şapsığ, 74.567 Ubıh, 11.873 Abhaz, 10.500 Bjeduğ, 30.000 Abazin, 4.000 Besleney, 15.000 K’emguy, Mahoş, Yegerukay, 30.650 Nogay, 17.000 Kabardey ve 23.193 Çeçen Anadolu’ya yerleşmiştir[58]. 1864 öncesinde tamamı 25 bin ile 100 bin arasında tahmin edilen[59] Ubıhların, sürülen sayısının 74.567 olarak verilmesi, Ubıh limanlarından Osmanlı’ya gönderilenlerin sayısının 100 bin dolayında olduğu kanısını güçlendirmektedir. Ancak belirtilen bütün bu sayılar, Ruslarca kayıt altına alınmış ve büyük bir olasılıkla düşük tutulmuş olduğu için güvenilir değildir.

İngiliz savaş tarihçisi W.E.D. Allen’a göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin sayısı 600 binden fazladır.[60]. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sürgüne katılan nüfusun en az dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yeri sırasında öldüğü kabul edilmektedir. Rusların doğrudan öldürdüğü Çerkes sayısı ise 600 binden fazla olarak tahmin edilmektedir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir