29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 99’uncu yıl dönümü! İşte bu kutlu günün anlam ve önemi

29 Ekim Cumhuriyet'in ilanıyla Türk milletinin tarihinde yeni bir devrin kapıları açıldı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmen kuruluş tarihidir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, diğer bayramlar gibi bu bayramı da gelecek nesillere bir miras olarak bırakmıştır. Tüm yurtta büyük bir coşkuyla kutlanacak bu tarihin anlam ve önemi de merak konusu oldu. Peki 29 Ekim'de ne oldu? 29 Ekim 1923 Cumhuriyet Bayramı anlamı ve önemi nedir?

featured

Bağımsızlık hikayeleriyle tüm dünyayı kendine hayran bırakan ülkemiz, evimiz; Türkiye‘miz, tarih boyunca pek çok karanlık dönemin içinde kalsa da o zamanların kurbanı olmayıp, kendi ışığını yine kendi yaratmayı başarmıştır.

Çoğu bağımsızlık silahla, kanla ve terle kazanılsa da bir şey daha lazımdır; cesaret. Normal, gündelik bir cesaret de yeterli olmaz ”Türk cesareti” lazımdır. Bağımsız olmak isteyen her toplum, tıpkı bizim de yaptığımız gibi, kendine ait bir cesaret keşfetmek zorundadır.

Bağımsızlık isteyen topluma iyi bir lider lazımdır. Ufukları derin gözleriyle süzen, tereddüt etmeyen, çelik gibi sağlam iradeli ve açık görüşlü, zeki bir lider lazımdır. Hükmetmek için değil, yol göstermek ve korumak için.

Öğrenmeye, büyümeye ve yaşamaya hevesli bir toplumun önünü açmak, özgürlüğün en önemli temelidir çünkü. Toprağın üstünde rahat yaşayabilmemiz için altında yatanların, en güzel sembolüdür bir lider. Tek bir kişi, tek bir yüz olarak gözükebilir ama aslında yüzlercesidir, binlercesidir.

O’nun temsil ettiği bir şey vardır, uğruna yaşadığı bir şey, bir fikir. Ve eğer böyle bir liderin amacı bağımsızlıksa nerede olduğu, kim olduğu, hangi şartlar altında olduğu önemsizdir. Hangi şartları yaratabildiği asıl meseledir. Çünkü bir gün o liderin vücudu toprak olsa da mirası, nesiller boyu yaşamaya devam edecektir.

29 EKİM’İN ANLAM VE ÖNEMİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, istikrarlı adımlarını her daim sürdürerek 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet yönetimi ilan etti ve Türkiye’de her şey değişti. Monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtı olan Cumhuriyet kelimesi, kısaca hükümet ya da devlet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimi olarak özetlenebilir. Yani milleti en üstün konuma taşımaktır, Cumhuriyet.

Cumhuriyet Dönemi’nde siyasi değişimlerin yanında önemli toplumsal değişimler de yaşanmıştır. Harf devrimi, soyadı kanunu ve şapka kanunu gibi konular aslında oldukça önemlidir. Çünkü Atatürk’ün en vizyonlu düşüncelerinden biri dünyanın değiştiği ve Türkiye’nin bu değişime hem fiziksel hem de zihinsel olarak hazır olması gerektiğiydi.

Bu yüzden dilimizdeki yabancı kelimelerden, ülkemizdeki yabancı gruplardan ve kitlesel cahillikten ne pahasına olursa olsun milletimizi korumaya çalışmıştır. Çünkü Atatürk silahla kazanılan savaşların zaferlerinin, kültürle devam ettirilmesi gerektiğini çok iyi bilen bir liderdi. Bu yüzden Türk Milleti’nin zeki olması iyi savaşabilmesi kadar önemliydi onun için.

Kadınlara verilen siyasi ve toplumsal haklarla da adeta dünyaya ve özellikle doğu ülkelerine örnek olmuştur. Din ve siyaset kavramlarını ayrıştırması, ülkenin ekonomik özgürlüğü için attığı adımlar ve çok partili sistemle gelen düşünce özgürlüğü o dönemlerden tanıdığımız laiklik anlayışını doğurmuştur. Tüm bu değişimler sayesinde kısa sürede savaştan kurtulmuş, dış ülkelerin saygısını kazanmış ve gelişmekte olan bir Türk toplumu doğmuştur.

Atatürk’ün Avrupa ile kurduğu bağ da toplumsal olarak gelişmenin önemli örneklerindendir. Az bilinse de Atatürk, gelişmiş Avrupa ülkelerine bakarak Türkiye’nin toplumsal durumunu değerlendirmiştir. Yani ülkeyi geliştirmek için önemli adımlar atarken dünyayla bağını koparmamış, gelişmeleri yakından takip etmiş ve adım atmakta geç kalmamıştır.

Hatta Avrupa ülkelerinin bazı kesimlerinde Türkiye’nin bir Arap devleti sanılması Atatürk’ün oldukça canını sıkmış, Türkiye’nin tekil olarak tanınması ve başka gruplarla bağdaştırılmaması için ülkeye konsoloslar davet etmiş, etkinlikler düzenlemiş, bizzat Türkiye’yi tanıtmıştır. Esnafla, çiftçilerle ve halkla sürekli iç içe olmuş ve sohbet etmiştir. Her zaman sorunlarını dinleyip bir çözüm üretmeye çalışmıştır.

Yani Cumhuriyeti ilan ettikten sonra halktan bağını kesmemiş, Cumhuriyet fikrine göre yaşayıp ölmüştür. Atatürk’ün padişahlardan sonra gelen bir lider olduğunu da göz önünde bulundurursak ülkenin ne kadar demokratik olabileceğine dair halkın bakış açısını değiştirmiştir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir